• Prof. Dr. Bayram Ali Çetinkaya
    • Prof. Dr. Bayram Ali Çetinkaya
    • Prof. Dr. Bayram Ali Çetinkaya
    • Prof. Dr. Bayram Ali Çetinkaya
    • Prof. Dr. Bayram Ali Çetinkaya
Üyelik Girişi
Videolar

Yeni Yayımlanan Kitaplar

   

İsmail Haqqi His Life Works and Views
Bayram Ali Çetinkaya
İNSAN YAYINLARI

ibn rüşd (1. cilt) (uluslararası ibn rüşd sempozyumu bildirileri) doğu-batı ilişkisinin entelektüel boyutu ibn rüşd'ü yeniden düşünmek



ibn rüşd (2. cilt) (uluslararası ibn rüşd sempozyumu bildirileri) doğu-batı ilişkisinin entelektüel boyutu ibn rüşd'ü yeniden düşünmek




Dini ve felsefi metinler: Yirmibirinci Yüzyılda yeniden okuma, anlama ve algılama

Bayram Ali Çetinkaya(Editör)

Doğu-Batı: İki Dünyanın Buluştuğu Noktada Düşünce Günleri



İzmirli İsmail Hakkı
Bayram Ali Çetinkaya
 İNSAN YAYINLARI



15 TEMMUZ DESTANI
Bayram Ali Çetinkaya
bacetinkaya@hotmail.com
‘Kiriş Sağlam mı?’
04/02/2021

 

 

 

 

 

 

       

1

Terzi Ahmet vefat ettikten sonra, Hacı İsmail Amca yalnız kalır. Dostunu, arkadaşını, yoldaşını, hocasını, üstadını ve şeyhini kaybeder. Şeyhlik dışında bazı vazifeler, Hacı İsmail’e kalır. Yunak’ın en eski mabedi olan Merkez Camii’nin mahfiline çıkan merdivenlerinin altında bir insanın sığacağı kadar küçük bir yerde, Terzi Ahmet, her ramazanda orucun son on gününde nebevî bir sünnet olarak itikafa girer.

Merkez Camii’nde itikaf geleneği, Terzi Ahmet’ten sonra Hacı İsmail’e geçer. Böyle bir itikaf döneminin başlangıcında, Hacı İsmail, Kur’ân, zikir, tespih, namaz, niyaz, velhasıl ibadet ve taatla geçen doyumsuz anları yaşar. Hz. Peygamber’e salat ve selam getirir. Öyle bir aşkla bunu yapar ki, dua anında bir şiir aklına gelir:

Yetmiş deve yükü susam,

Her susamı, yüz binle çarp,

Ondan meydana gelen sayı kadar bana ecir ver, duamı kabul et.

Aklına gelen bu sözler, kendiliğinden ağzından dökülür, Hacı İsmail’in. Duaya şöyle devam eder: ‘Ya Rabbi! Sen’den bu zikrin ve salavatın yüzü suyu hürmetine talep ediyorum, yakarıyorum. İcabet et Rabb’im.’ Gözyaşları içinde bu münacat ve yakarışından ardından Hacı İsmail, sırtını dayadığı ahşap direğe yaslanmış şekilde uyku ile uyanıklık arasında bir yakaza hali yaşar. Hacı İsmail, daha sonraları bu olayı tekrar yaşıyormuş gibi, heyecanla gözyaşları içerisinde çocuklarına anlatır:

‘Hafif uyuklama hali gelmiş ve dalmışım. Rüya görüyordum… Rüyamda evimiz ile çarşı arasında üç tır park etmiş. Sonradan anladım ki, üç tırın içi buğdayla doludur. Orada bulunanlara ‘bunlar kimin?’ diye sorduğumda, bana ‘onlar senin’ diye cevap verdiler. ‘Buğday yüklü tırlar nereye gidiyor?’ diye tekrar sorduğumda, Arabistan’a gittiğini söylediler. ‘Buğday dolu üç tırın karşılığı, bedeli nedir?’ diye sorduğumda ‘Sen onu sorma…’ diye cevap verdiler. Birden uyanınca secdeye kapandım. Çok şükür Hakk Teâlâ duamı, isteğimi kabul etti.’

Kadiri tekkesi şeyhi olan Terzi Ahmet’in vefatının sonrasında, müritleri ve muhipleri yakın dostu ve arkadaşı olan Hacı İsmail’in yanına gelirler. Kendilerine şeyh olmasını isterler. Hacı İsmail, bu teklifi kabul etmez. Böyle ağır ve mesuliyetli bir vazifeyi, kendisini layık görmez. ‘Ben kendimi şeyhliğe uygun görmüyorum’ diyerek cevabını o anda verir. Müritleri bu sefer de, ona Doğanhisar’a gidip hep beraber oradaki şeyhe tabi olalım teklifini söylerler. Hacı İsmail, bu teklifi de kabul etmez, uygun görmez. Ancak onlara şu tavsiyelerde bulunmayı da ihmal etmez: ‘Ben yaptığım ibadetlerimde zevk alıyorum. Siz de böyle benim gibi yapabilirsiniz. Ama her şeye rağmen serbestsiniz, dilediğinizi yapabilirsiniz’ Zira zikir, tespih, dua, münacat, namaz ve Kur’ân okuma, Hacı İsmail’in inanç hayatının bütününü kaplamaktaydı.

Nitekim Hacı İsmail, üstadı Terzi Ahmet vefat ettikten sonra, zikir geleneğini camide ve bazen de evlerde devam ettirir. Doksan yaşına kadar Merkez Camii’nde, zikirleri düzenlemek ve sürdürmek usulünü, Hacı İsmail aksatmaz. Çok sonraları Hacı İsmail, Aksaray’daki genç şeyh Hüseyin Efendi’ye bağlanır. Nitekim Hüseyin Efendi de, bu sevgiye vefat ettiğinde karşılık verecektir. Vefatında bizzat gelerek Hacı İsmail’in cenazesini bizzat yıkar, kefenler ve cenaze namazını kılar. 

2

Çok sıkıntılar çeker, Hacı İsmail Amca. Çocukluğundan başlayan darlıklar ve zorluklar, ona hayatın sabır ve şükür içerisinde geçirilecek bir yolculuk olduğunu öğretir. Yunak’ta 1913 yılında doğan İsmail, henüz bir buçuk yaşında iken, babası Çanakkale’de şehit olur. Beş yaşında annesini kaybeden Hacı İsmail’in acı ve hasreti sona ermez. Annesinin üç kardeşi, ikisi Çanakkale’de birisi de Yemen’de şehit düşer. Annesinin bu acılarla beraber ömrünü tamamladığını söyler, Hacı İsmail.

Beş yaşından sonra Hüseyin amcasının bakımını üstlendiği Hacı İsmail, on beş yaşında iken sıra dışı bir olayı yaşar. Çocuklarının anlattığına göre, on beşinde olan İsmail’i ‘koyunları güdeceksin’ diye zorlarlar. Ancak genç İsmail, çok ağır hastadır. Ayağa kalkacak hali ve mecali yoktur. Hasta olduğu ağır durumda bile onu koyunları gütmeye zorlarlar. ‘Ben çok hastayım gidemem’ dediyse de, bir türlü karşısında bulunanları ikna edemez. Çaresiz bir şekilde koyunları alır, kırlara ve tarlara doğru yayılmaları için götürür. Bir ara nefes almakta zorlanır. Artık hiç nefes alamayacak bir hale gelir, simsiyah kesilmeye başlar. Çaresiz bir şekilde cebinden çıkardığı çakıyı ağzının içine koyar, boğazından bir et parçasını bıçağıyla keser ve çıkarır atar. Böylece tekrar rahat bir şekilde nefes almaya başlar. Orada kalır ve bayılır. Koyunlar kendi başlarına eve döner, ancak genç İsmail yoktur. Merak ederler, bütün gece gelmez. Gündüz aydınlandığında İsmail’i aramaya çıkarlar. Onu, tarlaların içinde baygın bir şekilde bulurlar, eve getirirler. Yani İsmail, kendini ameliyat etmiş, böylece rahatsızlığını gidermiştir. Nitekim hastalığı da, kırda kendi yaptığı bu operasyonla geçer. Bunları aradan yıllar geçtikten sonra, yaptığı bu tehlikeli işi, hala nasıl yaptığına kendisi de inanamaz.

Bir müddet sonra Sivrihisar’ın sığırcık kasabasında daha sonra kayınpederi olacak Halil İbrahim Ağa’nın yanında koyunlarına çobanlık yapmaya başlar.  Halil İbrahim Ağa, çobanı Hacı İsmail’e bir teklifte bulunur: ‘Başlık parası olarak yedi sene ücretsiz bana çalışırsan, ben de kızımı sana veririm’ der. Fakir ve ebeveynlerinden mahrum olan Hacı İsmail teklif kabul eder. Nitekim o da ağanın kızıyla karşılık olarak birbirlerine muhabbet duymaktadırlar. Hatta Ağanın kızı, Hacı İsmail’in konumuna, statüsüne ve yoksulluğuna bakmadan, kendisi için zorlu bir hayatı tercih eder ve yedi yıl sonra onunla evlenir. Bu hadise, Hz. Şuayp’ın sekiz yıl çalışmanın karşılığında kızlarından birini Hz. Musa’ya vereceği anlaşmayı hatırlatır. Tarihe şekil veren nebevî evliliği, Kur’ân’ın anlatımıyla bir kez daha hatırlayalım:

“Şehrin öbür yakasından bir adam koşarak gelip dedi ki: ‘Ey Musa, önde gelenler, seni öldürmek konusunda aralarında görüşmektedirler, artık sen çık git; gerçekten ben sana öğüt verenlerdenim.’

Böylece oradan korku içinde (çevreyi) gözetleyerek çıkıp gitti: ‘Rabbim, zalimler topluluğundan beni kurtar’ dedi. Medyen'e doğru yöneldiğinde de: ‘Umarım Rabbim, beni doğru bir yola yöneltip iletir’ dedi.

Medyen suyuna vardığı zaman, su almakta olan bir insan topluluğu buldu. Onların gerisinde de (hayvanları su başına götürmekten çekinen) iki kadın buldu. Dedi ki: ‘Bu durumunuz ne?’ ‘Çobanlar sürülerini sulamadıkça, biz sürülerimizi sulayamayız; babamız, yaşı ilerlemiş bir ihtiyardır.’ dediler.

Hemencecik onların sürülerini suladı, sonra yine gölgeye çekilerek dedi ki: ‘Rabbim, doğrusu bana indirdiğin her hayra muhtacım.’ Çok geçmeden, o iki (kadın)dan biri, (utana utana) yürüyerek ona geldi. ‘Babam, bizim için sürüleri sulamana karşılık sana mükâfat vermek üzere seni davet etmektedir.’ dedi.

Bunun üzerine ona gelip de olup bitenleri anlatınca o: ‘Korkma’ dedi. ‘Zalimler topluluğundan kurtulmuş oldun.’ O (kadın)lardan biri dedi ki: ‘Ey babacığım, onu ücretli olarak tut; çünkü ücretle tuttuklarının en hayırlısı gerçekten o kuvvetli, güvenilir (biri)dir.’ (Babaları) Dedi ki: ‘Doğrusu ben, sekiz yıl bana hizmet etmene karşılık olmak üzere, şu iki kızımdan birini sana nikahlamak istiyorum; şayet on (yıl)a tamamlayacak olursan, artık o da senden. Ben sana zorluk çıkarmak istemem; beni de inşallah salih olanlardan bulacaksın.’

(Musa) Dedi ki: ‘Bu, benimle senin aranda olan (bir antlaşma)dır. Bu durumda iki süreden hangisini yerine getirirsem, artık bana karşı bir haksızlık söz konusu olamaz. Allah, söylediklerimize vekildir.’ (Kasas, 21-28)

Düğünden sonra, Hacı İsmail’in konumunda bir değişiklik olmaz. Bir müddet yine damadı olduğu halde, Hacı İbrahim Ağa’nın koyunlarına bakar, onun çobanı olmaya devam eder.

Askere kadar bu çalışmayı sürdürür, Hacı İsmail. Askerden önce evlenir. Askerden sonra kendi işini kurar. 2004 yılında eşini kaybeden Hacı İsmail Amca, kendisi de doksan yedi yaşında iken 2010 yılında vefat eder. Yunak Belediye Başkanı ve oğlu Hasan Ürün’ün yanında üç buçuk kalır. Daha sonra son bir buçuk yılını, Konya’daki küçük oğlu akademisyen (profesör) olan Kazım Hoca’nın evinde geçirir. Allah ona, iki oğlunun belediye başkanı olduğunu hayattayken gösterir. Oğullarından birisi Doçent Halil Ürün, Konya Büyükşehir Belediye Başkanı olur, akabinde milletvekili olarak şehrine ve Türkiye’ye hizmet eder. Diğer oğlu Hasan Ürün ise, iki dönem Yunak belediye başkanı olarak görev yapar.

3

Çok zor ve muhtaç bir hayatı olan Hacı İsmail, askerden sonra kendi işini kurar ve çalışmaya başlar. Ama işi gerçekten ağırdır. Zira dağdan binbir güçlükle çıkardığı ve kırdığı taşları, öküz arabalarıyla ilçeye getirir. Jandarma binasının karşısında kendi tarlası üzerinde onları koyar ve istif eder. Sonra ev yapmak isteyen müşterilerine bunları satar. Bunları yaparken, ezan okunduğunda cemaati kaçırmamak için bir koşu gider, namazının edasını müteakip çalışmaya aynı hızla devam eder. Adeta derler ya, ‘ekmeğini taştan çıkarıyor’. Taşları kırıp inşaat malzemesi olarak satan Hacı İsmail’in elleri bu işi yaparken o hale gelir ki, yakınlarının anlattığına göre, el ve parmaklarında derin çatlaklar oluşur. Nasırlaşan ellerdeki derin yaralara, Hacı İsmail, -o dönemde merhem bulunmadığı için- zift ve katranla içlerini doldurup tedavi eder. Böylece o, parmaklarının sertleşmesini engelleyerek yumuşatır. Yorgunluktan onu zorlukla taşıyan bacaklarına da zift ve katran sürüp bezlerle sarar. Bundan dolayı namazları kılırken zorlanmaz. İşte Hacı İsmail’in böyle ağır ve yorucu bir işi vardır.

Ekmeğini taştan çıkaran Hacı İsmail, el, bilek gücüyle, terle helal bir şekilde hayatını kazanır, haramı evinin kapısından içeriye sokmaz. Çok sonraları devletin verdiği toprağı işleceyek, çiftçiliğe geçecek, onlara geçimini sağlayacaktır.

Ağır iş temposu onu çok yorar, evine ve çocuklarına helal ve temiz lokma yedirmek için, istikametten asla ayrılmaz. Helali ve meşru olan tercih etmek, Hacı İsmail için şaşılmaması gereken bir hayat ilkesidir. Bir taraftan da Hacı İsmail, zikirlere katılır, tespihler çeker, (her gün bir günlük) kaza namazları kılar… Hayat onun için dopdolu ve zordur. Ancak Hacı İsmail, yorulsa da mutludur, inançlıdır, mütevekkildir, sabırlıdır ve şükür halindedir.

Yokluk o kadar ileri boyuttaymış ki, Hacı İsmail, zaman zaman kapıyı kapatıp odasının içinde çaresizliğine sabredip ağlarmış. Çünkü o, yoklukla yaşamış bir Allah dostu idi. Sabır ve şükür, onun dayandığı ve sığındığı en önemli iki iltica kapısıdır. Bunun dışında derdini açtığı sadece bir kimse vardır ki, o da Hacı İsmail’in halasıdır. 

Böyle zorlu ve ağır çalışmaların olduğu bir gün rüya görür, Hacı İsmail. Sonradan ev halkına anlattığına göre, rüyasında Terzi Ahmet’i görür. Rüyada Terzi Ahmet, Hacı İsmail’i omuzlarından tutar, kaldırır, bulundukları yerdeki kirişin üzerine koyar. Terzi Ahmet, ona der ki: Üzerine hızlı bir şekilde yerleş anlamında ‘kiriş üzerinde kendini vur. Nasıl bir sıkıntı var mı? Kiriş sağlam mı?’ Hacı İsmail’den ‘kiriş sağlam’ cevabı gelir. Böylece uyanır, Hacı İsmail. İçi rahat, gönlü dingin, kalbi sevinçle atmaktadır…

4

Üstadı, hocası ve şeyhi olan Terzi Ahmet’in arkasından, doksan yaşına kadar camideki zikir ve tespihatları, dostları ve sevdikleriyle devam ettirir. Ondan sonra Merkez Camii’nde bu gelenek, bir müddet devam etse de sonradan sürdürülmemiştir.

Halk içine fazla çıkmayan, çarşı pazar dolaşma gibi bir alışkanlığı olmayan Hacı İsmail, namazlarını sürekli cemaatle camide kılar. Bunun dışında kalan zamanında dua, zikir ve tespihat yapar ve Kur’ân okumakla meşgul olur. Eşi ise daha sosyaldir. Evin ve çocukların ihtiyaçları ve sorunları, hanımı tarafından yürütülür. Okuma yazması olan Hacı İsmail, ilkokul dördüncü sınıfa kadar okur. Harf devriminden önce olduğu için, Osmanlıca yazar. Kur’ân’ın meal ve açıklamasını çocuklarına okurken, yine gözleri Osmanlıca harfleri takip eder. Çocuklarının Osmanlıca öğrenmesini çok arzulayan Hacı İsmail, bu arzusuna Arap Fars Dili Profesörü Kazım Hoca’yla kavuşur. Osmanlıca metinleri, baba ve oğlu artık beraber okurlar. Bundan dolayı Hacı İsmail Amca, sevinç içinde kalır, büyük bir zevk alır ve memnuniyet duyar.

Hacı İsmail, Ahmet Kuddusî, Envâru’l-Âşıkîn, Yunus Emre, Ahmediye ve Muhammediye’yi yine Osmanlıca’sından takip eder. Beyitleri yüksek sesle okur. Akşamları, harlı, sıcak soba başında, yatsı namazından önce (zira namazdan sonra yatar), ev halkına dinin buyruklarını ve hikmetlerini okur, anlatır ve açıklar. Dört kız ve üç erkek çocuğu olan Hacı İsmail, ilgi ve sevgisini hiçbirinden esirgemeden yedi çocuğuna da Kur’ân Kerim okumayı öğretir.

Sabah namazı öncesi, Hacı İsmail, mutlaka uyanıktır. Zikir ve ibadet anları erkenden başlar. Kılamadığı namazların her gün bir günlük kaza olarak kılar, Kur’ân okur.

Hasılı, Hacı İsmail’in yirmi ve otuzlu yaşları çok sıkıntılı ve zorlu geçiyor. Yokluk ve fakirlikle mücadele ediyor. Daha sonraları ise, kısmen rahatlıyor. Ellili yıllardan sonra, dükkan kiraları, çiftçilik ve kırk elli koyunla evinin geçimini sürdürüyor. Ailece birlikte gittikleri ilçeye yakın bir yaylada yazları koyunlarını götürür, onların sütünden kışın yemek için yoğurt ve tereyağı biriktirirler.

Altmış yıl sonra, oğlu Kazım Hoca, Hacı İsmail’i koyun otlattığı, çobanlık yaptığı topraklara Sivrihisar’ın Buzluca ve Sığırcık kasabalarına götürür. Sığırcık da eski aile büyüklerini yad eder. Beraber giderken yaptıkları şakaları hasretle hatırlar. 

Evinde kaldığı Kazım Hoca, babası Hacı İsmail Amca’nın son iki gününü ağlayarak hasret içinden şöyle anlatır: ‘Doksan yedi yaşında ayakta olan babamın, vefat ettiği Cuma günü bir başka hali vardı. O gün farklı gündü. Sabahları, takvim yapraklarını mutlaka okurdu. Yine öyle yaptı. Her gün muntazam bir şekilde aksatmadan Kur’ân okumaya okudu. O günün sabahında acelesi vardı. Kahvaltı yapmak için acele ediyordu. Sanki bir yolculuğa çıkacakmış gibi hazırlığını yapıyordu. Böylece hızlı bir şekilde banyosunu yaptı. Yatağına uzandı. Ben kendisinden Cuma namazına gitmek için izin istedim. ‘Güle güle git oğlum, Allah kabul etsin’ dedi. Cuma olduğu için sala okunuyordu. Dış kapıya kadar yöneldim, bir dakika geçmemişti ki, merak ettim geri döndüm. Biraz önce konuştuğum sevgili Babam, gözlerini kapının kirişine dikmiş bir şekilde hayatını kaybetmişti.’

Sonunda Hacı İsmail Amca, çok sevdiği üstadı ve dostu Terzi Ahmet’ine kavuşmuştu. Allah her iki güzel insanı aziz etsin.



378 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Emin Kişi ve İstikamet - 06/08/2021
Güvenilir mü’minin dili, küfür, lanet, kaba ve çirkin sözden uzaktır. Haya ve edep emin kimsenin şahsiyetini inşa eder.
Minberlere Ruh Veren Usta - 03/08/2021
Abdestli olarak eline aldığı ceviz ağacından üretilmiş kerestelerine şekil verir ve onlara ruh katar.
Güven dili ve hakikat - 29/07/2021
Güvenin olduğu hallerde fitne ve fesat yoktur. Güven zulmü yok eder, zâlimi hareketsiz bırakır.
Zaman ve Ezan - 21/07/2021
Akıllı ve başarılı kimse, ömrünü ve zamanını fayda üzerine kuran kişidir. O bilir ki; zaman, sahip olunan en değerli hazinedir.
İbrahim'in Yakarışı - 21/07/2021
İbrahim’in imtihanları yakarışlarının bir sınavıdır. Her dua ve yakarış İbrahim’i yeni bir imtihan ve mücadeleyle karşı karşıya bırakır.
Zaman ve Ezan - 07/07/2021
Zaman, hızlı geçen bir akıştır/süreçtir. Hız arttıkça zaman azalmaktadır.
Zamanın Kıyameti - 04/07/2021
Ömür, ilim, mal, beden, zamanla doğrudan ilişkilidir. Ömür insana ve varlığa faydalı ise, zaman bereketli geçmiş demektir.
Zamanın değeri(ni ölçmek) - 23/06/2021
Zamanı değerlendirmek, irade ve tercihle gerçekleşmektedir. Dikkat edilmesi gereken husus, her şeyi uygun bir vakitte ve yeri geldiğinde yapmaktır.
Eğitimin felsefesi, felsefenin eğitimi - 18/06/2021
Konuşmasını iyi bilmeyen gençler, düşünmeye faaliyetinde geniş bir bakış açısına sahip olamayacaklardır.
 Devamı
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam64
Toplam Ziyaret185886
Etkinlikler
YENİ ÇIKAN ESERLER
          


                                 






                                             


                                               
                                                                                        
                                                      
                                                   
     





Yayımlanan Eserler


Sayıların Gizemi ve Tasavvufun Dinamikleri
Bayram Ali Çetinkaya
İnsan Yayınları


   İlkçağ Felsefesi Tarihi
Bayram Ali Çetinkaya 
İNSAN YAYINLARI









Yitik Bilgi ve Hikmet
Bayram Ali Çetinkaya





İslam Medeniyetinin Dinamikleri
Bayram Ali Çetinkaya
 İNSAN YAYINLARI



İrfan ve Hikmet Peygamberi 
Bayram Ali Çetinkaya
   İNSAN YAYINLARI
   



   Şems-Mevlana Dostluğu
     Bayram Ali Çetinkaya
     İNSAN YAYINLARI
      


Medine'den Medeniyete

Bayram Ali Çetinkaya
İNSAN YAYINLARI