Yurt dışına öğrenci gönderme, II. Mahmut’la (1801-1839) başlamıştır. Sultan’ın buna ihtiyaç duymasına sebep olan olayların başında; Rus ordusu yenilgisi, Yunan bağımsızlık savaşı ve Mısır valisi Mehmet Ali Paşa’ya karşı verilen mücadelede başarısızlık söylenebilir. Bunun sonucunda II. Mahmut, 1826 yılında Yeniçeri Ocağı’nı kaldırır, yerine Asâkir-i Mansûre-i Muhammediyye adıyla yeni bir ordu kurar.
Bir taraftan da II. Mahmut, nitelikli uzman açığını gidermek amacıyla Mehmet Ali Paşa’dan talepte bulunur. Paşa da, ‘Müslümanlar arasında henüz modern askerlik ve fenden anlayan olmadığı’ cevabını verir. Böylece Sultan, beklediği yanıtı müspet olarak alamaz.
Osmanlı Sultanı II. Mahmut, 1827 yılında Mühendishaneyi genişleterek Bahriye Mühendisini ayırır. Akabinde 1835 yılında Harp Okulu’nun açılmasını, ordunun modernizasyonu açısından bir açılım olarak değerlendirmek gerekir. Okullarda eğitim dili Fransızca olduğu için yabancı dil bilmek bir zorunluluk arz etmekteydi. |
11.03.2021 |
Yurt dışına öğrenci gönderme, II. Mahmut’la (1801-1839) başlamıştır. Sultan’ın buna ihtiyaç duymasına sebep olan olayların başında; Rus ordusu yenilgisi, Yunan bağımsızlık savaşı ve Mısır valisi Mehmet Ali Paşa’ya karşı verilen mücadelede başarısızlık söylenebilir. Bunun sonucunda II. Mahmut, 1826 yılında Yeniçeri Ocağı’nı kaldırır, yerine Asâkir-i Mansûre-i Muhammediyye adıyla yeni bir ordu kurar.
Bir taraftan da II. Mahmut, nitelikli uzman açığını gidermek amacıyla Mehmet Ali Paşa’dan talepte bulunur. Paşa da, ‘Müslümanlar arasında henüz modern askerlik ve fenden anlayan olmadığı’ cevabını verir. Böylece Sultan, beklediği yanıtı müspet olarak alamaz.
Osmanlı Sultanı II. Mahmut, 1827 yılında Mühendishaneyi genişleterek Bahriye Mühendisini ayırır. Akabinde 1835 yılında Harp Okulu’nun açılmasını, ordunun modernizasyonu açısından bir açılım olarak değerlendirmek gerekir. Okullarda eğitim dili Fransızca olduğu için yabancı dil bilmek bir zorunluluk arz etmekteydi. |
11.03.2021 |
Üç güzel ay, içinde onları aydınlatacak dört kandilin şavkıyla daha güzel bir hale gelmektedir. Ramazan’ın müjdecisi Recep ayında, üç ayların kapısı Regaip Kandili bulunmaktadır. Recep ayının kandil(ler)i tek geceyi aydınlatmaz. İkinci mübarek bir kandili daha vardır. O da üç ayların kilidi, aşkın makam ve ikramlara yükselişin gerçekleştiği Miraç Kandilidir.
Üç güzel ayın anahtarı ise, Berat Kandilidir. Berat kandili, üç ayların tam ortasında bir terazi gibidir. Üç ayların ikincisi Şaban ayının Berat Kandili, maddî ve manevî her şeyin tartıldığı bir denge gecesidir. Berat Kandilinin anahtarı, her kurtuluş ve felah kapısını sonuna kadar açar.
Maddî ve manevî kirlerden arınan ve ruh dinginliğine ulaşan mü’min, temiz beden ve ruhuyla Kur’ân’ın indiği güne, Ramazan ayının ‘meçhulü’ Kadir gecesinde ulaşır- ve o gecede Kur’ân’la buluşur-. ‘Meçhulde bereket vardır’ diyen ârifler, Ramazan’ın ruhaniyetine dikkat çekmektedirler. |
05.03.2021 |
Üç güzel ay, içinde onları aydınlatacak dört kandilin şavkıyla daha güzel bir hale gelmektedir. Ramazan’ın müjdecisi Recep ayında, üç ayların kapısı Regaip Kandili bulunmaktadır. Recep ayının kandil(ler)i tek geceyi aydınlatmaz. İkinci mübarek bir kandili daha vardır. O da üç ayların kilidi, aşkın makam ve ikramlara yükselişin gerçekleştiği Miraç Kandilidir.
Üç güzel ayın anahtarı ise, Berat Kandilidir. Berat kandili, üç ayların tam ortasında bir terazi gibidir. Üç ayların ikincisi Şaban ayının Berat Kandili, maddî ve manevî her şeyin tartıldığı bir denge gecesidir. Berat Kandilinin anahtarı, her kurtuluş ve felah kapısını sonuna kadar açar.
Maddî ve manevî kirlerden arınan ve ruh dinginliğine ulaşan mü’min, temiz beden ve ruhuyla Kur’ân’ın indiği güne, Ramazan ayının ‘meçhulü’ Kadir gecesinde ulaşır- ve o gecede Kur’ân’la buluşur-. ‘Meçhulde bereket vardır’ diyen ârifler, Ramazan’ın ruhaniyetine dikkat çekmektedirler. |
05.03.2021 |
Merkezi Efendi’ye yaptığı ziyaretler, onun derunî boyutunu ortaya koyması açısından önemlidir. Son mekanının da orası olmasını istemesi, gönül yolunun varlığından haberdar olduğunu göstermektedir. Cumhurbaşkanı’nın defnettiği yalnız bir akademisyen ve entelektüel Nur Vergin, sevdiği devleti tarafından yapılan bir merasimle son yolculuğuna uğurlanmıştır. O, güzel komşularla bulunacağı manevî atmosferin olduğu bir mekânı tercih etmiştir.
Nur Vergin, manevi atmosferiyle ilgili anlatılanlarda Merkez Efendi kayda değer bir yer tutmaktadır. Bir dost meclisindeki şu olay bunu güzel özetlemektedir: “Rüyamda Merkez Efendi'yi gördüm. Topkapı otogarından şikayetçiydi. (O zaman Anadolu otogarı ve Trakya otogarı Topkapı surlarının hemen dışındaydı.) Merkez Efendi, türbesinin yanındaki suyu, otogardaki atıkların kirletmesinden rahatsızdır. Ben bu otogarın kaldırılması için çalışacağım. İstanbul Belediye Başkanına da söyledim, bu işin sonuna kadar takipçisi olacağım.” |
24.02.2021 |
Yetmişli yılların başında, sayısı 7 olan İmam Hatip Okulu sayısı 72 çıkmıştır. Bugün ise, 2700 İmam Hatip Lisesi ve Ortaokulu bulunmaktadır. Bir milyonun üzerinde öğrenci bu okullarda eğitim görmektedir.
Altmışlı yıllarda sayısı yedi olan okuldan birisi de, Konya İmam Hatip Okulu’dur. Bu okula girmek çok güçtür. Zira bu okula zorlu bir sınavla giri(lebil)mektedir. Amcalarım Tacettin ve Hasan, Konya İmam Hatip Okulu’na giriş serüveni oldukça ilginç bilgiler içermektedir. Bu vesileyle Tacettin Amcam’ın ifadeleriyle, ‘Büyük Sınav’ı kazanmak ve akabinde ‘Konya İmam Hatip Okulu’na öğrenci olmalarının hikayesi, eğitim sistemimizdeki bu okulların tarihçesi açısından kayda değerdir. Şimdi bu okulların bir öğrencisi olarak yetişen Tacettin (Çetinkaya) Amca’nın ifadeleriyle altmışlı yıllarda Konya İmam Hatip Okulu’na nasıl girilmektedir. |
21.02.2021 |
Oğlu Remzi’yi çağıran Abdullah Amca, ona bir dilekçe yazmasını söyler. O da, ilim Yayma Cemiyeti Başkanlığı’na, mevcut arsalarını İmam Hatip Lisesi yapmak amacıyla babası tarafından bağışlayacağına dair bir mektup dilekçe yazar. Aradan bir süre geçince, bir gün, Yunak’ın karşı yakadan bakan Kurşunlu Dağı’nın eteklerinde bulunan tarlasında çalışırken, otomobille bir heyet Abdullah Amca’nın yanına gelir. ‘Abdullah Kılınç siz misiniz?’ sorusu karşısında kendisini tanıtır. O dilekçeyi kim yazdı? dediklerinde oğlu Remzi, kendisinin yazdığını söyler. Dilekçedeki yazısından dolayı Remzi’yi tebrik ederler.
Heyetin arabasıyla ilçeye dönen Abdullah Amca, ilçe müftüsü Süleyman Tanrıkulu’yu da çağırtır. Hep birlikte kaleme alınan sözleşme ve akabinde arsanın mülkünün/tapusunun İmam Hatip Lisesi’ne devri yapılır. Tapuya mevcut arsanın ‘İmam Hatip Lisesi’ yapmak koşuluyla şerh düşülür. Böylece arsa başka kişi veya kurumlara devredilmeyecek, İmam Hatip Lisesi dışında amaçlar için kullanılamayacaktır. |
21.02.2021 |
Bu ısrarlı müracaatlar karşısında, Yeraltı Suları Başkanı olan Behiç (Çongar) Bey, başlangıçtaki ilgisiz olan tavrını değiştirir. Bakar ki, Abdullah Amca kararlıdır. Bir de raporlara bakar, çıkan sonuçlar olumsuzdur. Ama yine de dayanamaz. Behiç Bey, ‘Amca der, belki senin duanla su çıkar, haydi seni kırmayalım, bir deneme yapalım.’
Böylece su bulmak amacıyla Eşme Ovası’na ilk sondaj kuyu çalışması başlar. Bu süreçte, Abdullah Amca, memleketin en iyi yoğurtlarını, sütlerini, yemeklerini sondajda çalışan görevlilere getirir ki, onlar çabuk vazgeçmesinler. Nihayetinde Konya’nın en büyük buğday ambarı olan ilçesi Yunak Eşme Ovası’nın binlerce dönümlük toprakları, tarihinde ilk defa suyla buluşacak, yani sulanacak. Böylece sulu tarım dönemi başlayacak. Günlerce süren çalışmaların ortasında, mühendisler, suyun varlığına dair ilk işaretleri aldıkları müjdesini Abdullah Amca’ya verirler. Sonunda kazının devamıyla birlikte mutlu sona ulaşılır. Yani su çıkar. |
21.02.2021 |
İlyas Hoca’nın anlattığına göre, bu misafirhaneye sürekli gelip giden bir dilenci vardır. Odanın müdavimlerinden olan bu Afyonlu dilenci, sarışın, üstü başı kirli ve yırtık, aksi, küfürbaz ve ağzından sürekli salyalar akan birisidir. Ancak bu dilenci, gitmesi gereken odaya değil de, sürekli zikir ve sohbetlerin yapıldığı odaya gelmektedir. İlyas Hocamız, Terzi Ahmet’e bahsi geçen dilenci için ‘Hocam, bu niye diğer odaya gitmiyor?’ diye sorar. O da ‘ben de ona diğer odaya gitmesini söylüyorum, ama yine de buraya geliyor. Ben de git demiyorum. Varsın otursun’ diye cevap verir.
Hatta yaşadığı bir olayı, İlyas Hoca’ya anlatan Terzi Ahmet, gecenin bir yarısında uyandığında o dilenci kalkar, odanın köşesine gider. Orada abdest almak için yapılmış, zemini beton olan yere küçük abdestini yaptığını görür. |
20.02.2021 |
Terzi Ahmet’in gelini (halen hayatta yetmiş beş yaşında) Ayşe Teyze, adeta tekrar yaşıyormuş gibi o günleri anlatmaktadır. Kaynana ve gelin olarak her iki mübarek hanım, gelen tüm misafirler için, sürekli yemek pişirirler. Bazıları bir ay, hatta altı ay kalan bile olur. Hanımı Zehra Teyze, kocasına uzun süre misafir olarak kalan bir çerçi için, artık yorgunluğun ve bezginliğin etkisiyle ‘Bey, söylesen de artık gitsin. Bir aydır burada kalıyor’ der. Allah dostu Terzi Ahmet yüce gönlüyle ‘Hanım, ben söylemem, Allah söyler. Ne zaman gideceğini Allah ona bildirir, biz karışamayız’ sözleriyle mukabelede bulunur.
Sürekli gelen garipler, fakirler ve kimsesizlerden oluşan misafirler, Terzi Ahmet’in Odası’nı boş bırakmazlar. Gelini Ayşe Teyze’nin anlattığına göre, bir defasında kırk kişi birden gelir, misafir olur. Kaynana ve gelin, sabahtan akşama kadar onlar için hazırlık yapıp yemekler pişirirler ve onlara ikram ederler. |
19.02.2021 |
1 ... 8 9 10 11 12 13 14 15 16 ... 48 |