İki cihan mutluluğunu bulmak da, gönül rızasıyla gerçekleşir. Hiçbir baskı ve tesir altında kalmadan severek isteyerek gönüller vermek istikametin işaretidir. Bunun sonucunda gönül huzur ve rahatlığıyla keder ve sıkıntılar sona erer. Mutluluğun gerçekleştiği gönül devleti, söz ve davranışla sevindirerek ve iltifat ederek inşa edilir.
Ancak gönül dilini kullanmayan kalpleri pas tutanlar ise, karanlığın ve karamsarlığın soğuk yüzüyle bakarlar. Onların baskı ve zulümleri gönülleri yıkar, kalpleri kırar. Gücendirmek, üzmek, gönül yıkmak, gönlü kapalı olanların fiilleridir. Onların kalpleri ve gönülleri keder, tasa ve vesveseyle kaskatı kesilmiştir. Katı kalpliler, kasavet vermek ve ruhu daraltmakla gönüllere acı ve ıstırap taşırlar. |
06.09.2019 |
Huzur bulmak, kulun gönlünün aydınlanmasıyla gerçekleşir. Arzu ve cömertlik, gönül zenginliğiyle zuhur eder. Yaşam gücünün azalması, gönül çöküntüsünün bir sonucudur. Manevî dengeye yitirmeden elindekiyle yetinmek, gönlü doyurur ve besler. Gönlü bol olan, gözü tok bir şekilde kanaatkârlar bahçesinde yer bulur. Artık ona kalp kırıklığı, hırs, ihtiras yaklaşmaz.
Dünyaya kul olmamak için, gönül insanı olmak gerekir. Gönül insanın dili de, ahlâkı da, kendisi de güzeldir, hoştur. Zira o kişi, yumuşak diliyle, çirkinlikleri siler, kusurları örter, ak yüzlü erdemli insan haline dönüşür.
Günah ve kusurlarıyla kalbi kararanın, gönlü de kararır. Yaşama isteği kalmayan, acımasız, insafsız ve taş kalpli gönlü kara insanın özelliğidir. |
28.08.2019 |
‘Düşünceleri dağılmış, karışmış, ne yapacağını bilemez duruma gelmiş’ olan şaşkın, olayları soğukkanlı ve ferasetle değerlendiremez. O anlık tepki verir, verdiği karşılığın farkında değildir. Sistematik düşünemeyen şaşkın, fikirlerin karışıklığı içinde rotası ve istikameti kaybeder. Basiretle hareket edemeyerek, yönünü tayin edemez. Onun, vahyin kılavuzluğu eşliğinde akıl limanına ulaşmaktan başka çaresi yoktur.
Akıl ve vahyin mihmandarlığına giren şaşkın, öncelikle sükûnet ve dinginliği elde eder. Sonraki aşamada sabır, metanet, ferasetle, hedef ve amaçlarını belirler. Olayların sebep ve sonuçları arasında bağlantı kurarak, gelişebilecek hadise ve imkanlar konusunda öngörülerde bulunur. Nihayetinde muhtemel tahminleri, şaşkını, hakikat ve varlığın iç yüzünü keşfetmeye götürecektir. Orada hidayetin nuru ve bereketiyle bir iç aydınlanma yaşaması imkân dahilindedir. |
21.08.2019 |
Aklı karışan, zihni bulanan ne yapacağını bilmeyen şaşkınlar için bocalama süreci kaçınılmazdır. O aşamada, tıpkı öfke anındaki gibi akıl devre dışı kalır, düşünme ve idrak melekeleri kapanır. Duyguların beslediği şekk, şüphe ve zan devreye girer. Bu aşamada yapılması gereken ise, o işi yapacağını düşünerek üstesinden gelmek, olayı kavramaya ve anlamaya çalışmaktır.
Kıt anlayış ve sınırlı idrak sahibi, zihni harekete geçir(e)mez. Keşfetmek ve fikretmek, onun gündeminde yoktur. O, tasarlanmamış ve planlanmamış bir şekilde, her şeyi birdenbire yapmaya kalkar; aklına geleni ifşa eder, düşünmeden konuşur ve ağzına geleni söyler. Ancak sonuçlarını hesap etmeden, neler getireceğini düşünmeden istemek, arzulamak ve karar vermek, insanı yanlışlar yapmaya sürükler. Ve nihayetinde zararlar vermesine sebep olur. |
16.08.2019 |
Anadolu’da bir söz vardır: ‘Sana kurban ol(im)ayım’. Sözün sahibi, muhatabına en kıymetli varlığı olan canını ve hayatını vermekten kaçınmayacağını ifade etmektedir. Bir başka ifade de ‘seni Yaratan’a kurban olayım’ ifadesi ise, Hâlık için her şeyini feda etmeyi anlatmaktadır.
Hz. Adem’in oğullarının kurbanlarını Allah’a adaması, Hâbil’in adağının kabul edilmesi, onun kardeşi Kâbil tarafından katledilmesiyle sonuçlanmıştır.
Adem’in soyundan gelen Hz. İbrahim’in oğlu İsmail’i, duasının kabul edilmesi sonucunda kurban etmeye söz vermesi ve bunu gerçekleştirmeye çalışması, belki de insanoğlunu büyük bir sorumluluktan kurtarmıştır. |
14.08.2019 |
Rehberliğinin yanında akıl, insana özgü bir bilme ve bilgi edinme vasıtasıdır. Bilmenin her türlü faaliyeti için akıl, irade edildiğinde kullanılan yalnızca insana bahşedilen bir hazinedir. Onunla varlığın hakikati kavranılır; merak, kaygı, şüphe giderilir ve müspet eleştiriye kapı açılır.
İnsanı diğer canlılardan farklı kılan akıl, bu ayrıcalıklı yönüyle aynı zamanda kişiye sorumluluğu yükler. Sorumluluk; temyiz, düşünme, anlama ve algıma güçleriyle zemin kazanır. Böylece akıl, bilgiyi elde etmeye/kabul etmeye hazır olan güç konumuna geçer.
Bilgiyi üretmenin en önemli aracı olarak akıldan daha değerli bir şey yaratılmamıştır. En güzel şekilde yaratılan insanoğluna, mükemmellik akılla takdim edilmiştir. Bu aklî kemalât, kullara dosdoğru yolu gösterir ve aşırılıklardan onu koruyarak fazilet mertebesine yükseltir. Akıl bu açıdan beşeri, imanî olgunluğa taşır; dininde de istikamet üzere bir dereceyle mükafatlandırır. |
09.08.2019 |
Arınmış kalp bize istikameti gösterir. Dosdoğru yoldan ayrılmayan kalp, Hakk’ı ve hakikati kendisine rehber edinmektedir. Zira değişmeye ve bozulmaya muhatap olan kalp, Allah’ın Resulü’nün (s) benzettiği gibi, “çöldeki bir tüy gibidir. Rüzgâr onun içini dışına, dışını da içine çevirir durur.”
Değişen katı kalp, beraberinde ‘göz katılığını’, yani ağlamamayı getirir. Hırs ve tul-i emel de onlarla beraber bulunur. Halbuki kalbi rahatlatmak ve inceltmek, zühd sahibi olmakla mümkün olur. Kalp ve içinde olduğu beden, dünyaya rağbet etmekle katılaşır, duygusuz hale dönüşür. Onun için kalpler ayrı düşmemelidir. Aynı safta ve beraber olan kalpler, Allah’ın tevhid ipine bağlı olan gönül kuşlarıdır. Bu gönül kuşları ki, zarif, refik ve şefiktir.
Kalbin ilmi ve bilgisi, dilin ilminden farklıdır. Tevazu ve sadelik, kalbin anahtarıdır. Gurur ve kibir ise, kalbin kilitleridir. Kalp, mütevazilikle büyür, şereflenir; ucupla küçülür, alçalır. |
01.08.2019 |
Gaflet içindeki kalp ise, hastalıklıdır. Şüphe ve zulüm, onu mazlumlardan uzaklaştırır. Hakk’ın üstünlüğünden zâlimlerin çıkarcı menfaatlerine yaklaştırır. Kışkırtıcı ve fitneci kalp, inkârcıların hedeflerine güç taşır. O kalp ki, suçlu ve günahkarların kalbiyle birlikte atar, onlarla beraber aynı dünyevî amaçlara yönelir.
Hakk ve hakikatle birlikte olan kalp, Rahman’ın yolunda bir savaşçıdır. Korku, şüphe ve umutsuzluk, selim kalbin mücadele ettiği düşmanlardır. Arınmış kalp, tevhid yolunda kendini feda edendir. İçleri titreyen, gönülleri el-Vedûd’un sevgisiyle dolu olan kalp, selim kalptir. Hidayet yolu, kalpleri Allah’ın zikriyle çalışanlara açıktır.
Öfkeyle dolu kalp ise, Allah’ın Nebisi Hz. Peygamber’in (s) son sözlerinde dediği gibi En Yüce Dost’a düşmandır. Tevhide olan kini, onu inkarcıların arkadaşı yapar. Nitekim yaklaşmakta olan Ceza Günü, ‘yürekler gırtlaklara dayandığında, onlar için ne bir dost, ne bir koruyucu ne de bir şefaatçi olmayacaktır. |
25.07.2019 |
Kalplerinde geçmişlerin ve kaybettiklerinin hasreti/acısı olanlar, dirilten ve öldüren Yaratan’ın murakabesi altında olduklarını unutmamaları gerekir. Ölüm, kalplerdeki sevgiyi yok etmez. Erdemli hatıralar, sevgiyi kalplerde taşır ve onların unutulmamasını sağlar. Bilge adamların dediği gibi, Dirilten el-Hayy, bizi tekrar yaratmasa bile, O’nun bizi hatırlaması şereflerin en büyüğüdür. Bu ilâhî hatırlama ki, kalpleri iman ve aşk ile doldurur.
Kalplerinde olmayanı ağızlarıyla söyleyen nifak ehline gelince, onlar her şeyi bilen el-Alîm’den hiçbir bilginin gizli kalmayacağını bilmeyen gafillerdir. Kalplerde olanları, yalnız Allah ve O’nun bildirdikleri bilebilir. Onun için iman ve küfür, kalplerde yan yanadır. Aralarında tevhidin aşılmaz duvarı bulunur. Haddi aşanlar, kendi kalplerini mühürleyen acınacak zavallılar haline gelirler.
|
17.07.2019 |
Kalp, akıl ve ruh anlamına da gelir. Nitekim ilâhî hitabın mahalli ve muhatabı, kalptir. O, aynı zamanda marifet ve irfan kaynağı olarak, erdemleri ortaya çıkaran latif bir varlıktır. Kalbin gözü açık olursa, selim ve temiz bir vicdan, saf bir yürek, sağduyu zuhur eder. Bununla birlikte inanç, düşünce ve bilgilerimizin kaynağı, vasıtası ve mekanı olan kalp, vücut ve bedenin sultanıdır. Onun veziri ise, beyin yani akıldır.
Kalp, sadr, fûad, elbab gibi manevî aklı ortaya çıkarır ki, o zaman akleden kalbe dönüşür. Böylece insanın anlama, idrak etme, kavrama, düşünme, analiz, araştırma, eleştirme, kısaca varlığın hakikati üzerinde tefekkür hali başlar.
Düşünen kalp, tasdik ve inkârın cereyan ettiği merkez olduğu için, iman, küfür, öfke, nefret, saygı, sevgi, aşk onunla hayat bulur veya sona erer. Bundan dolayı kalp, acıma, şefkat ve vicdan gibi insânî ve İslâmî duyguların yaşam kaynağıdır. Sevgi ve muhabbet onunla dirilişini gerçekleştirir. |
11.07.2019 |
1 ... ![]() ![]() |