Fetih, Peygamber’in anlattığı kutlu ‘sadık’ rüyadır. Hendek’te vurulan balyoz, önce Kisra’nın sonra da Bizans’ın sütunlarını yerle bir eder ve büyük fethin muştusu ulaşır. İbrahim’in dini üzere Ehl-i Kitap Bizans, şirkin ve putların ülkesi kadim İran’ı yenerek Mekke’nin fethini müjdeler. Tevhidin ruhu, pagan ülkesini yerle bir ederek, aşkullah’ın gücünü gösterir.
Fetihler, tevhidin gücünü sağlamlaştıran ve ayakta tutan ana sütunlardır. Bu sütunlar, yok edici zâlimlere, saraylarına ve ordularına karşı, vahdetin sembolleridir. Hakkın ve bâtılın sınırları, fetihle tespit edilir. Bundan dolayı fetih, hakikatin terazisidir. Bâtılın, fetih diyarında hükmü yoktur. |
10.06.2020 |
O sandık, alelade bir sıradan bir sandık değildi. Babaannemin sandığının içinde sevginin, aşkın, merhametin, şefkatin, tahammülün, sabrın tohumları vardı. Ve bunlar, o sandığın içerisine sinmişti.
Babaannemin sandığı, bizlere huzur, mutluluk ve erdemi taşıdı. Dosdoğru yolu, hakikati söylemeyi, haram yememeyi, kötü alışkanlıklar edinmemeyi, başkasının malına, canına ve namusuna tasallutta bulunmamayı gösterdi.
Sandığı ve içindekileri, sıradan yiyecekler olarak görmek doğru değil, o yiyecekler, aslında sevginin, mutlu, sevecen, haramdan uzak, helal ile beslenen bir ailenin saadet kutusuydu. O saadet kutusundan, bizlere ve çevremize erdem ve faziletin güzel kokuları yayıldı. Ve o rayihalar cesaretin, atılım içerisinde olmanın ve eylemde bulunmanın formüllerini bize ulaştırdı. Böylece mutluluğun saçıldığı sandık, bir mekân olarak zihnimizde ve kalbimizde yer etti. |
08.06.2020 |
Benim katılamadığım o gün, Halam’ın anlattığına göre, bereket ve rahmet yağar. Sanki o gün, Babaannem’in tıpkı Hz. Mevlânâ’nın ölümü tasvir ettiği (Şeb-i Aruz/Düğün Gecesi) gibi düğünü vardır, düğün yemeği kazanlarda pişer, Yunak’ta merkezde (çarşıda) uygun olan ne kadar insan varsa, bilinen bir taksicinin vesilesiyle bu bereket sofrasına icabet eder.
Allah’ım ne güzel bir gündür, paylaşan, veren, dağıtan, bölüşen Babaannem, Hakk’a yürüdükten sonra da, Rabbu’l-aleminin izniyle bu güzel hasletini devam ettirir. Bununla birlikte bıraktıkları, hizmet eden kimselerin de ücretlerini karşılar… Bereket, ihlas, samimiyet, ikram, hizmet, infak ve dirayet, işte Babaannemi özetleyen bunlardı… Allah onların mekanını cennet etsin, Hakk Teâlâ onlardan razı olsun o güzel insanlardan… |
08.06.2020 |
Babaannem memleketin yaşlı ve eşleri olmayan fakir kadınlarını da gözetir. Her perşembe ona gelirler, o da onlar bir şey istemeden onların halini anlardı. Babaannem hepsine ikramlarda bulunur, evde bulunanlardan paketler yapardı. Daha çok bu ikramlar, cuma akşamları olurdu. Babaannem de beraber uzun yıllar oturan Annem de, daha sonraları benzer şekilde aynı bu güzel geleneği devam ettirdi.
Cesur, dirayetli, heybetli bir Anadolu kadını olarak Babaannem, çocuklarına, ailesine katkıda bulunmuş, onları dürüst, düzenli bir fert olmak üzere yetiştirmiş, onların helal rızık ve helal yiyecek almasına önem vermiştir; üst başına itina göstermiş, temiz yaşamalarını ve düzenli hayat sürmeleri konusunda uyarmıştır. |
07.06.2020 |
ac esnasında, Konya müftüsü, kafilesiyle yaptığı toplantıda ‘içinizde çocuklarının düğününde davul zurna çaldırmayan kimse var mı?’ diye sorar. Babaannem, el kaldırıp ‘altı çocuğumu evlendirdim. Hiçbirisinin düğününde davul zurna çaldırmadım’ der. Bunun üzerine müftü efendi Babaannem ve Dedem’i yanına çağırır. İsimlerini sorar. Babaannem, isminin Fatma, Dedem ise, Ali olduğunu söylediğinde, Hoca Efendi, ‘işte, Hz. Ali ve Hz. Fatma’nın kurduğu bir aile gibi’ diyerek onları ideal bir çift olarak topluluğun önünde över.
Babaannem’in anlattığına göre, ömrü boyunca kızlığından beri hiç namazına bırakmaz, her dâim vaktinde kılar. “Herhalde kazaya kalmış namazım yoktur” diye anlatır çocuklarına. |
07.06.2020 |
Babaanneme bakıldığı zaman, o günün kadını çilekeştir. Necmiye Hala’mın anlattığına göre, bir kazan peynir suyu kaynatır, onu bir kilo çökelek elde için yapardı. Akşama kadar hiç durmadan çalışır. İşi bittiği zaman, evlerin içinde çeşme olmadığından dolayı, yakındaki elle kazılmış olan, duvarları taşlarla örülü kuyudan su çekmeye giderlerdi. Yani kadınlar, boş buldukları vakitleri de, su çekmek için kullanırlardı.
Diz problemi olduğu için Babaannem, yürümekte zorluk çekerdi. Değişik hastalıkları vardı, ama genel olarak sağlıklıydı. Astımı onunla birlikte ömrü boyunca devam etti. |
06.06.2020 |
Sandığın anahtarı herkese verilmez, Babaannemde dururdu. O olmadığı zamanlarda gelini annem Elife ona sahiplik yapardı. Başkası da zaten düşünülemezdi. On iki kişinin yaşadığı bir ailede, düzen ve intizamın olması gayet doğaldı. Aksi taktirde ihtiyaç ve tüketim dengesinin yitirilmesi söz konusu olurdu.
Babam, annem, ben ve iki kardeşim, Dedem, Babaannem, dört amcam ve halam birlikte büyük odaları olan bir evde kalmaktaydık. Alınan malzemeler, kiloyla alınmaz, büyük kutular ve çuvalla, daha doğrusu toptan alınırdı. Aslında eski dönemin alışkanlığı böyleydi. Babaannem ve annem, bu malzemeleri, güzel, enfes kokan yemeklere dönüştürürler. Sevgi ve muhabbetle pişirilen yemekler, geniş sininin etrafında lezzetli ve doyumsuz anları bizlere yaşatırdı. |
06.06.2020 |
Çocuklarına karşı Babaannem, sert ve otoriter idi. Cıvıklık ve gevşekliği sevmez, o dönemde yaygın olan haliyle çocuklarına sarılmazdı. Ama yufka yürekli idi, içten içe severdi. O dönemde, zaten sevgi gösterilmez. Nedendir bilinmez, gösterilmesi de iyi karşılanmazdı. Belki de çocukların şımarmaması için böyle yapılırdı. Babaannem, çocukları evlendiğinde bile onlara olan düşkünlüğünü gösterirdi. Onların evine giderken reçeller yapar, turşular götürür; gidemiyorsa gönderirdi. Hamur işleri, çörekler, börekler hazırlar; bunları dizleri tutmadığı için, oturarak yapardı.
Dedem babaannemin kıymetini bilir, ona saygılı davranır. Babaannem de, Dedem’e hürmet eder, onun tanıdık ve tanımadık misafirlerini ağırlar, yemekler hazırlar. Dedem, Babaannem için ‘Kurban Bayramı günlerinde özellikle ‘ayakları pek tutmaz, önüne iş geldiğinde beş kişinin işini yapar’ diyerek iltifat eder ve överdi. |
05.06.2020 |
Çok sağlam bir karaktere sahip olan Babaannem, yalan söylemez, riyakâr davranmaz, samimi ve dobra dobra konuşan, gerçeği yüzüne karşı söyleyen bir kişilik özelliği gösterirdi.
Güleç yüzlü, kendisiyle barışık, ama aynı zamanda otoriter ve dirayetli bir Anadolu hanımefendisiydi. Bir olay onun karakteri hakkında yeterince bilgi verir zannedersem.
Elinde paketle bir akrabasını ziyarete gideceği sırada, kayınbiraderi ‘sen hediye götürüyorsun biz götürmüyoruz. Sen kendini iyi göstereceksin. Bu hediyeyi geri bırakmalısın’ dediğinde Babaannem, o günün şartlarında büyük bir tepki gösterir ve at arabasından iner. Sonra zorla ikna edilir, hediyesiyle beraber at arabasına tekrar biner ve onu gideceği yere götürür. |
05.06.2020 |
Fatma Babaannem, köyden mezraya/yaylaya gelin olarak geldiğinde, henüz Hacı Ali Dedem’i görmemiştir. Ancak yokluk bir taraftan, ihtiyaçlar bir taraftan iki odalı toprak bir evde Babaannem için zorlu günler başlar. Eltisinin himayesinde, sebzelerin bile sandığa konulduğu bir dönemde, Babaannem bir kız çocuğu doğurur. Soba yok, sıcak su yok, aileden uzak, dar bir evde hayat mücadelesine katlanan Babaannem, dönemin hastalığı vereme yakalanır. İlçemiz Yunak’a önce götürülür, akabinde Akşehir’de uzman bir doktora götürülme kararı verilir.
Dedem’le abisi Hacı Hamit eski evde uzun süre beraber kalırlar. Hacı Hamid'in iki kızı Huriye, İclal ve amcam Tacettin kuşpalazı (difteri) hastalığına yakalanır. Onların ikisini Konya'ya tedaviye götürür, Hacı Hamit. Dönüşte her ikisi de aynı gün ölürler. Dedem de amcamı tedavi için Konya'ya götürür ve o da orada iyileşir. |
04.06.2020 |
1 ... ![]() ![]() |