Savaşçı, stratejist, yönetici, şair, müderris, âlim, hükümdar olan Sultan Kadı Burhaneddin, çok iyi at biner, ok atar ve kılıç kullanır. Savaşlarda yol arkadaşlarıyla birlikte, cesur ve akıllıca hamlelerde bulunarak beylikleri birlik altında toplamaya çalışmış biridir.
Otuz yedi yaşında kendi devleti olan Kadı Burhaneddin Devleti’ni (1382-1398) kuran Sivas Sultanı, Erzurum’dan Konya’ya kadar olan bölgede hüküm sürerken, Kayseri, Amasya, Tokat, Turhal ve çevrelerini egemenliği altında toplamıştır. Osmanlı’yla bir defa karşılaşan Kadı Burhaneddin, galibiyetiyle gücünü pekiştirmiştir. I. Murad’ın Sırplara karşı Avrupa seferine çıktığında, Moğol ve Türkmen emirlerin Osmanlı’yı arkadan vurma teklifini Müslümanlara zarar verir diye reddetmiştir. |
29.11.2019 |
slâm ve Müslümanları iyi analiz ettiği söylenebilen bu Batılıya göre, İslâm dini birlik, yani tevhid dinidir. Kendileri emperyalist devletler için, en büyük risk bu birliğin gerçekleşmesidir. Ona göre, yüksek çıkarları için en tehlike adet ise, Hac adeti, yani ibadetidir. Çünkü ibadet sebebiyle yılda en az bir araya gelmektedirler. Bunun önüne geçilmesi için her türlü tedbir alınması ve planın devreye sokulması gerekmektedir.
Erbakan’ın bu mektubu ve adı geçen konferansta konuşulanlara bakıldığında, İslâm dünyasında ve özelde Türkiye’de yaşananları bir de olgu üzerinden ele almak gerekmektedir. Arakan’dan Kuzey Afrika’ya kadar bütün İslâm coğrafyası kaos ve savaşın acısını yaşamaktadır.
‘Arap Baharı’ adı altında emperyalist planların nasıl İslâm dünyasını kan ve savaş alanına dönüştürüp işgal edilmesi ve bunun sonucunda başta petrol ve doğal gaz kaynaklarının Batılılara/çok uluslu şirketler kanalıyla el konulmasını Müslüman aklı yeniden düşünmeli ve analiz etmelidir. |
28.11.2019 |
Amerika mı? Amerika son Yahudi devleti meselesi yüzünden Arap âleminin en büyük düşmanı meyanına geçmiştir. Acaba Arap Âleminin hemen yanı başındaki Türkiye mi? (Adam Arap âlemiyle Türkiye arasında hiçbir bağ görmediği gibi Türkiye’yi Arap âleminden ziyade Avrupa camiasına daha yakın bir memleket addediyor.)
İngiltere bu hususta lazım gelen rolü fazlasıyla oynadı. Son siyasî hadiseler esnasında Türkiye’nin garplılarla bir olup Araplara yüz çevirmesini Arapların kolay kolay hazmedemeyecekleri aşikârdır.
Görüyorsunuz ki, Sayın dinleyiciler, Arap âlemi bugün ancak ve ancak Almanları beklemektedir. Ona göre hareket etmeliyiz. Bizim için yapılacak en mühim vazife garp âlemiyle birlikte önce Arap âleminin toparlanmasına mâni olmak. Sonra nasıl olsa Arap âlemi garplıların içinde bizi seçecektir. |
28.11.2019 |
Batı ülkesi olan Almanya’da (24.04)1952 yılında genç bir asistan olan Milli Görüş Hareketinin lideri Necmettin Erbakan’ın Aachen’nde katıldığı bir toplantı önem arzetmektedir. Yaklaşık yetmiş yıl önce, İkinci Dünya Savaşı’ndan yedi yıl sonra, harap olmuş Almanya’nın bir şehrinde yapılan toplantı ilginç konuşmalara sahne olur. Bu toplantıda konuşulanları, Erbakan İskenderpaşa Dergahı’nın manevî lideri Abdülaziz Bekkine Hazretlerine gönderdiği bir mektupta anlatmıştır. Mektubun, bugünlerde yaşadığımız ulusal ve uluslararası olayları analiz etme açısından dikkat çekici boyutları bulunmaktadır. |
28.11.2019 |
İbrahim milletinin mensupları olarak, Anadolu topraklarında ve (yakın-uzak) komşu/akraba coğrafyalarında yaşamaktayız. Dilimizde farklılıklar olsa da duygu, ülkü, gelecek ve ideal birliğimiz bulunmaktadır.
Aynı topraklar üzerinde yaşayan, aramızda dil, duygu, ülkü, gelenek ve görenek birliği olan insanlar olarak aynı mutlu ve acı tarihi beraber yaşamadık mı? O halde neden birbirimizi ötekileştiriyoruz?
Dedelerimiz ve atalarımız, bu coğrafyada birlikte şehit oldular. Beraber güldüler ve üzüldüler. Kendileri için şenlik yaptılar ve kendileri için üzüldüler. Ancak bununla sınırlı kalmadı. Komşusu, akrabası, hemşerisi, meslektaşı olarak kardeşlik bilinci içinde vatandaş oldukları ülkede herkes için ağladılar ve sevindiler. |
17.11.2019 |
Nihayetinde ‘hiççilik’ olarak kabul edilen nihilizm, genel olarak tüm varlığı reddeden bir anlayıştır. Var olan her şeyin bir anlam ve değerinin olmadığını savunmaktadır. Bundan dolayı ahlâkî, siyasî ve dinî sistemlere karşı olmuştur. Aslında nihilist için her türlü bilgi, değer ve anlam insanın varlıklara yüklediği ‘hiç’lerdir. Şüphe ve eleştiri, nihilist için en çok başvurulan bir yöntem olarak kabul edilmektedir.
Nihilist, bilgi alanında her türlü bilginin bir aldanma ve yanılsama olduğunu, yani bilginin olmadığını ileri sürer. Değerler sahasında ise insan fiillerinin belirleyen değerlerin bulunmadığını kabul eder. Varlık alanında ise, hiçbir şeyin var olmadığına düşünür. |
14.11.2019 |
ascal’dan önce, Hz. Ali, el-Ma’aarrî, Gazâlî’nin de dediği gibi, Tanrı ve ahiret inancının, herhangi bir oyunun konusu olduğunu düşünelim. Buna göre, inanan ve inanmayan başta eşit şansa sahiptirler. Ancak bu iki insan Tanrı’nın veya ahiret hayatının var olup olmadığı konusunda anlaşamıyorlarsa ve bunu kanıtlayamıyorlarsa; oyun inanmayan için, Tanrı ve ahiret ‘ya varsa’ düşüncesine dayanan bir kazanç olabilir.
Çünkü Tanrı ve ahiret hayatı gerçekten varsa, oyunculardan her ikisinin birden kazanan veya kaybeden taraf olma ihtimali söz konusu olamaz. Tanrı’ya ve ahiret hayatına inanan kazanır; inanmayan kaybeder. O halde Tanrı’ya ve ahiret hayatına inanmak, inanmamaktan her zaman kazançlıdır. Tanrı ve ahiret hayatı gerçekten yoksa, inananın inanmayan gibi kaybedecek bir şeyi yoktur. “Eğer kazanırsanız her şeyi kazanırsınız; kaybederseniz, hiçbir şeyi kaybetmezsiniz.” (Mehmet Bayrakdar, Pascal Oyunu, 11-12) |
11.11.2019 |
24.10.2019 |
anrı’ya inanmaya götüren çok sayıda düşünce ve kanıtlar bulunmaktadır. Tanrı’nın mahiyeti, yani ne olduğu ile ilgili bilgiler, varlığı ilgili bilgiler kadar olmayabilir. Zira Tanrı Sonsuz’dur. Sonsuzluğun bilgisi mümkün olmayı zorlamaktadır. Ancak Tanrı’nın verdiği akıl veya zihin için, Sonsuzluğun bilgisini elde etmeye çalışmak insanın gayretine açıktır. Nitekim dinin kendisi de insanın evreni bilme ve araştırma yapma konusunda teşvik etmektedir.
Agnostiklerin Tanrı’ya ve metafizik sahaya olan negatif tavırları ve dinin pratiklerine katılmayışları ateizm olarak görülse de Bernard Russell gibi filozoflar bu nitelemeye karşı çıkmaktadırlar. Zira onlara göre ateizmin bir kesinlik iddiası bulunmaktadır, bu da kabul edilecek bir husus değildir. O halde agnostikleri ateist olarak görmek de, onları din karşıtı olarak kabul etmek de isabetli bir yaklaşım değildir. |
24.10.2019 |
Ateistlerin sorularına tutarlı ve ciddi cevaplar vermek önemlidir. Örneğin, “ilk Rus astronotu Yuri Gagarin’in ‘uzayda Tanrı’yı görmediği’ne ilişkin cevabı aynı zihniyetten hareketle verilen cevaplardır. Buna iyi bir Müslüman veya Hıristiyanın cevabı, Tanrı’nın zaten Gagarin’in kastettiği anlamda uzayda olduğunu hiç kimsenin söylemediği olacaktır. Hatta Yunus Emre belki daha da ileri giderek şunu söyleyecektir: ‘Ararsan Mevlayı kendinde ara; Kudüs’te Mekke’de, Hac’da değildir.’” (Ahmet Arslan, Felsefeye Giriş, 161-162).
Diğer taraftan felsefe tarihinde ateistlikle itham edilen birçok düşünür ve filozof, böyle bir suçu kesin bir dille reddetmiştir. Fichte, ateistlikle suçlanmış, buna verdiği cevapta “bir insanın gerçek anlamda ateist olabilmesi için hiçbir ahlâkî ideale sahip olmaması gerektiğini” ileri sürmüştür. |
24.10.2019 |
1 ... ![]() ![]() |