KASIM BABA’NIN SIRLANMASI-10 Yağmur Duası- Tekkenin Üzerinden Bulut Göründü Kasım Baba beş altı bin nüfuslu Trakya’nın bir köyünde ilk vazifesini alır (1967). Büyük bir cami var. Camii bomboş, harabe, cemaati yok. İçinde doğru dürüst seccade bile yok. Bir iki eski hasır var. Kasım Baba, muhtara, ‘köylüyü akşam camiye toplasan…’ diye seslenir. Muhtar ‘buranın halkı camiye gelmez’ diye cevap verir. Kasım Baba; ‘Ben bunları namaz için çağırmıyorum. Abdestli olsun veya olmasın, gelsinler, tanışmak istiyorum...’ der. Nihayetinde köyün insanları gelirler, camiyi doldururlar. Kasım Baba, camiye gelen halka seslenir: ‘Bakın cemaat yarın ahirette bana sorduklarında ne iş yaptın?... Ben falan yerde imamlık yaptım. Sizin köyden beş on kişi getirseler, ben onları tanımasam… Bu iş yalan olur... Bunan cezası ağır olur. Size sorsalar siz de’ bilmiyoruz’ dersiniz…’ ‘Ben bu akşam tanışmak için sizleri topladım. Siz beni tanıyın, ben de sizi tanıyayım… Ben cennet, cehennemden bahsetmiyorum…Duydum ki, mart nisan aylarında iki senedir yağmur yağmazmış… Her evden bir kişi gelirse camiye, ben de yağmur yağdırırım…’ Kasım Baba anlatmaya devam eder: “Her evden bir kişi geldi. Böylece üç kişi bir olup bir kilim aldılar… Cami güzelleşti… Onlara Kur’ân’a okudum, sohbet ettiler ‘Sizin namazlarınız kabul olur ama, sizin çocuklarınızınki kabul olmaz. Çocuklarınızı okutmak lazım. Üç beş kişi toparlanıp kendi aralarında masasıyla, sırasıyla güzel bir Kur’ân Kursu’nu yaptılar… Mart ayı geldi. Köyde zayıf imanlılar, ‘Hoca sizi kandırdı, böyle duayla yağmur yağar mı?... Altı ay namaz kıldınız, yanınıza kar kaldı.’ Bütün bu yaşananlardan sonra muhtar üzgün ve mahzun bir şekilde Kasım Baba’nın yanına gelir. Kasım Baba ‘niye üzgün görünüyorsun? diye sorduğunda, muhtar ‘komünistlere rezil olduk… bizimle dalga geçip eğleniyorlar, ‘Hoca sizi kandırdı, meteoroloji var… bilim var…’ diye bize söyleniyorlar. Durumu öğrenen Kasım Baba, muhtara şunları söyler: ‘Size yağmur lazımsa, yağdıralım. Ancak bunun kuralı var… Çocuklara külah içinde şekerler yapın, onlara dağıtın…’ Ertesi gün köyün kenarında bir yere yağmur duasına gidilir. Nizamı bir şekilde, Kasım Baba’nın ifadesiyle ‘molla takımı tekbir-salavat getirerek köyden çıkarlar, tekbir ordusu gibi…’ Daha güneş doğmamıştır… Köyün dışında yağmur duası edilecek yere gidilir… Kasım Baba’nın aktardığını göre, Kahvehanelerin önünde geçerken, önünde oturanlar onlara kıs kıs gülerler. Sonunda grup dua edilecek yere ulaşır… Güneş doğar... Gökyüzünde buluttan bir iz, işaret yoktur, hava açıktır… Havada güneşten başka bir şey gözükmez… Yağmur duası yapılır… İki rekât namaz kılınır… Sonraki olanları Kasım Baba şöyle aktarmaktadır: ‘Öğrencim Sezai’ye bu dua yüz defa okunacak… biraz vakit kazanalım dedim… Kendi kendime şöyle dua ettim: ‘Ya Rabbi bu köyde, yirmi, yirmi beş tane meyhane vardı, tırlarla içki geliyordu. Onları kaldırdık…Kur’ân kursu yapın dedik yaptılar. Bunlara camiye gelin dedim, geldiler. Şimdi Sana yalvarıyorum…” Kasım Baba duaya devam eder: “Ya Rabbi, Sen bir parça yağmur verirsen, bu yere yapacağım işlerin daha fazlasını yapacağım. Eğer yağmur vermezsen, senin neyin artar …” Böylece o kendi kendine konuşur. O anlatmaya devam eder: ‘İnsan sıkılınca, bambaşka dualar geliyor, insanın aklına… Kendi lisanımdan biriyle konuşuyor gibi yapıyorum… Birisi arkamdan sırtıma eliyle vurmaya başladı ve ‘Yeter hocam… kendini yorma…’ dedi. Kasım Baba, ondan ‘bizi bekletme’ diye bir şey söyleyecek zannıyla çekindiğini anlatır. Arkamdan omuzuma vuran kimse bana yönelerek ‘köyün yakınlarındaki Tekke üzerinde bulut göründüğünde, yağmur yağar’ ifadelerinde bulundu. Kasım Baba sözlerini şöyle sürdürür: ‘Tekkenin üzerinde bulut görününce daha gayrete geldik, daha fazla dualara kendimizi verdik’ (1967 yılında)… O zaman seksen yaşındaki adamlar ağlarken sakallarında yağmur gibi yaşlar düşmeye başladı… Adamlar dualarının kabul edilmesiyle gözyaşlarına boğuldular… Yağmur yağmaya başlayınca, arkasından yoğun bir şekilde şiddetlenince, orada duaya katılanlar sağa sola kaçıştılar…’ Kasım Baba: ‘Gitmeyin, kaçmayın’ diye seslenir. Duada bulunanlar içerisinden bıçkın birisi ‘kimse bir yere gitmesin’ diye sert bir şekilde bağırınca, herkes olduğu yerde kalır. Sonraki olanları Kasım Baba şöyle anlatır: ‘Biz yine sırılsıklam içinde nizamî, vakur ve onurlu bir biçimde geldiğimiz gibi tekbir ve salavatlarla köye döndük, herkes evine gitti… Bu olayı çevre köy ve ilçelerde duyanlar, oralarda da beni dualar etmek için götürmeye başladılar…’ Kasım Baba’yı dua etmek için köy ve ilçelerine götürürler. Kasım Baba’nın anlattığına göre, gittiği yerlerde kendisine verilen beş on lira paralarla o sene hacca gider. Gençlere Nasihatlar… Kasım Baba’ya göre, enaniyet ve ucubtan, yani benlik ve gurur/kibirden uzak durmak, hayatın ilkesi ve Müslüman şiarı olmalıdır. Teslimiyet Hakk’a yakın olmaktır. Yapılan işlerin önemini asla unutmayan Kasım Baba’nın nezdinde, yapılan işten utanmamak bir zorunluluktur. Allah ve Resulüne karşı onların yasakladığı bir şeyi kesinlikle yapmamak, tecrübe etmemek inananlar için bir yaşam felsefesidir. Gençlere ana babanızın çok duasını almalarını öğütleyen Kasım Baba, ebeveynlere karşı son derece saygılı ve itaatkâr olmanın inanan için mutlak bir emir olduğunu hatırlatır. Kendisinden örnek vererek hiçbir şeyi olmadığını, ancak Annesinin duasıyla zengin olduğunu ifade eder. Duanın önemine bir kez daha işaret eden Kasım Baba, Allah kulunun istediğini hiçbir zaman reddetmeyeceğine inanır. Ona göre ‘Allah duayı kesinlikle kabul olur, ama zamanı gelince dua gerçekleşir.’ Hülasa Bereketzade’nin mürşidi Kasım Baba, bahçede çiçek ve gül yetiştiren bir bahçıvan gibi, erdemli insan yetiştiren bir irfan eridir. Tebliğ ve irşatla dopdolu bir hayatı tecrübe etmiş, fazilet ve iyiliği bulunduğu her yerde yaymış ve dağıtmıştır. Gönül, akıl ve zihinlere hitap ederek, varoluşun anlamını, hayatın hakikatini ihvan ve yarenlerine öğretmiştir. Bir gül bahçesinden yayılan güzel ıtırlar gibi, Kasım Baba’nın gayretleriyle erdem, iyilik ve hayrın güzellikleri insanların kalplerine ve gönüllerine ulaşmıştır. Nihayetinde Kasım Baba, bir mürebbi gibi, nefis, şeytan ve şehvetin tahribatını, kötülükleri kendisi ve çevresindekilerden uzaklaştırarak hakikî bir ârif modeli ve örneği olmuştur. |
43 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |