Müslümanlara Adanmış Ömür-6 Gününün tamamını dolu dolu, verimli bir şekilde geçiren Hacı Veyis, namaz kıldırır, vaaz eder, çocukları okutur, mahallenin fakirleriyle ilgilenir. İmamlık yaptığı camiide, Ramazan günleri sahurdan sonra sohbet eder; sahuru yedikten sonra camiye tekrar gelir, namaza kadar vaaz ederdi. Elli kişi olan cemaatinde Doğu’dan sürgün gelenler çoğunluktaydı. Muhacirlerin büyük sevgisine muhatap olan Hacı Veyis, cemaatinden gelmeyenleri sorar ve onları yakından takip ederdi. “Velinin, görüldüklerinde Allah’ı hatırlatan kimse” olduğunu bildiren Rasulullah’ın bu sözünün muhataplarından biridir, Hacı Veyis. O, cübbe ve sarık giyer, cübbenin altında şalvar üzerine entari ve belinde kuşağı olduğu halde toplumun içine çıkardı. Gönül insanı Hacı Veyis, mütevazı ve kanaâtkar olduğu kadar mütevekkil ve sabır timsaliydi. 1932 yılının Ramazan’ında, sahurdan sonra camiine gelen Hacı Veyis, içerideki bütün halıların çalındığını görür. Karakola verilen haber neticesinde, camii kapanıp mühürlenmiş. Bu olay sonucunda Hacı Veyis, on gün evine kapanır, Allah Rasulü’nün yaptığı duayı okumaya başlar: “Ey bütün insanları, şüphesiz, mahşerde bir araya toplayacak olan Allah! Yâ Rabbi! Beni kaybımla birleştir. Kaybettiğim şeyi bana buldur. Meleklerine buldur Allah’ım”. Hz. Peygamber, “Bir şey kaybettiğiniz zaman bu duayı okuyun” diye tavsiyede bulunur. Kadir gecesinde, camiide namaz kılmak için özel izin alınır. Hacı Veyis, mahalle sakinlerinin ısrarıyla, camiide namaz kılma ve sohbet etme tekliflerini kabul eder. Sahurdan sonra camiye gelince, binanın önündeki yığılmış halı ve kilimleri görür. Hırsızlar, halıları satamamışlar, bir yere gizleyememişler, getirip camiinin önüne bırakmışlar. Hatta Hacı Veyis gelinceye kadar da kimse almasın diye camiinin önünden ayrılmamışlar. Özgürlük Allah’a Kul Olmaktır-7 Gerçek hürriyetin Allah’a kul olmakla gerçekleşeceğine inanan Hacı Veyis’e göre, “Allah’a kul olan, ne kimseden korkar, yılar; ne de kimseye minnet eder. İnsanların vazifesi Allah’a kul olmaktır. Kulluğun ruhu da, ihsandır.” Allah’ın ona verdiği ihsanlardan birisi de kitaplara ve okumaya olan düşkünlüğüdür. Yanında sürekli kitap bulunduran Hacı Veyis, bunları bir bohçaya koyar, uçlarını bağlar, kendisiyle beraber taşırdı. O gün çanta kullanılmadığı için bu bohça içinde iki üç kitap bulunurdu. Yolculukta arabada veya ulaştığı yerlerde bu eserleri okurdu. Hacı Veyis, cemiyet tarafından iyi bilinen, ilmine ve irfanına güvenilen güzel bir insandır. Nitekim âlim bir zat olmasına rağmen, bulunduğu toplulukta kitaptan dua okumasına şaşıran torununa Hacı Veyis, ilim erbabı için bir hayat ilkesi olacak şu sözleri söyler: “ Evet oğlum, tevazua çok elverişli de ondan. Hoca bu yaşına gelmiş de bir dua öğrenememiş, derler. Benim nefsim çok zâlimdir. Şımarmasın diye tevazua çok ihtiyacı var. İnşallah senin nefsinde böyle hâller bulunmaz…” Kendisini topluma ve insanlara adayan Hacı Veyis, bir defasında (tek parti döneminde) öğrenci okuttuğu için, karakola çağrılır. Çağrılmayı beklerken, bulunduğu odada masada oturan komiserle konuşmaya başlar ve ona Kur’ân okumayı ve namaz surelerini bilip bilmediğini sorar. Öğrenemediği cevabını alınca, “öyleyse şu fırsatı değerlendirelim, gel sana Fatiha’yı öğreteyim de yâdigarım olsun…” diyecek kadar da boş vakti değerlendirmeye çalışır. |
140 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |