• Prof. Dr. Bayram Ali Çetinkaya
    • Prof. Dr. Bayram Ali Çetinkaya
    • Prof. Dr. Bayram Ali Çetinkaya
    • Prof. Dr. Bayram Ali Çetinkaya
    • Prof. Dr. Bayram Ali Çetinkaya
Üyelik Girişi
Videolar

Yeni Yayımlanan Kitaplar

   

İsmail Haqqi His Life Works and Views
Bayram Ali Çetinkaya
İNSAN YAYINLARI

ibn rüşd (1. cilt) (uluslararası ibn rüşd sempozyumu bildirileri) doğu-batı ilişkisinin entelektüel boyutu ibn rüşd'ü yeniden düşünmek



ibn rüşd (2. cilt) (uluslararası ibn rüşd sempozyumu bildirileri) doğu-batı ilişkisinin entelektüel boyutu ibn rüşd'ü yeniden düşünmek




Dini ve felsefi metinler: Yirmibirinci Yüzyılda yeniden okuma, anlama ve algılama

Bayram Ali Çetinkaya(Editör)

Doğu-Batı: İki Dünyanın Buluştuğu Noktada Düşünce Günleri



İzmirli İsmail Hakkı
Bayram Ali Çetinkaya
 İNSAN YAYINLARI



15 TEMMUZ DESTANI
Hoca Öğrenci-Usta Çırak İlişkisinin Hayal Kırıklıkları -Peygamberlerin Mirasçıları-
Bayram Ali Çetinkaya
Anne-baba ile çocuklar arasındaki ilişki gibi, hoca ile öğrenci veya usta ile çırak veyahut şeyh ile mürit arasında ilişki yöntem olarak benzer ilişkiler yumağını çağrıştırır.
İslâm kültüründe ebeveynden sonra ele öpülecek bir kimse varsa o da hocadır. Zira âlimler, ‘peygamberlerin mirasçıları’dır. Modern zamanlarda bu ilişkinin boyutları hususunda, maalesef olumluya doğru bu gidişattan söz etmek mümkün değildir.
İlim yolları, taliplilerini cennete giden yollarla buluşturur. Onların gayret ve çabaları karşısında, melekler sevgilerinden kanatlarını onlar için yerlere sererler; tüm varlık âlemi ilim erbabı âlimler için dualarda bulunurlar. Kulluğun nihaî zirvesi ilim yoluna ömrünü veren âlimlerdir.
Peygamber diyarının sakinleri olan âlimler, Son Peygamber’in, kendisinin yerine bıraktığı mirasçılarıdır. İlim, bilgi ve bilmenin verdiği mesuliyetle ilim erbabı, Allah’tan en çok korkanlardır. Onlara saygısızlık ve hürmetsizlik yapmaktan, Allah’tan korkar gibi korkmak ve sakınmak gerekir.
“Her kim ilim tahsil etmek amacıyla bir yola gidecek olursa, Allah onu cennet yollarından bir yola sokmuş olur. Kuşkusuz ki melekler ilim yolunda olan bir kimseden hoşnutluklarından dolayı (ona) kanatlarını sererler ve göklerde ve yerde bulunan(yaratık)larla suda bulunan balıklar (tümüyle Allah'tan) âlimin bağışlanmasını dilerler. Muhakkak ki âlimin âbide (olan) üstünlüğü, ayın on dördüncü gecesindeki dolunayın diğer yıldızlara (olan) üstünlüğü gibidir. Âlimler, peygamberlerin vârisleridir. Peygamberler miras olarak dinar ve dirhem bırakmazlar, ilim bırakırlar. Kim o ilmi elde ederse çok büyük bir nasip elde etmiş olur.” (Buhari, İlim 10; Ebu Davud, İlim 1; Tirmizî, İlim 19)
Öğrenciler, hocalarına karşı lakayt iken, hocalar da öğrencilerle yeterince ilgilenmemektedir. Öğrenci hocasıyla resmî münasebeti sona erince, bir daha hocasına arama, hal-hatır sorma girişiminde bulunmamakta, hocasını tamamen unutmak istemektedir. Tersi durumlar da söz konusudur. Yıllar geçtikten sonra hocasını arayıp fakültesini ziyaret edenler olduğu gibi, kendisine nice emekleri geçen üstadının adını bile zikretmekten kaçınanlar vardır.
Bir diğer üzücü durum ise, öğrencinin hocası hakkında, hatta bilimsel yetersizliği açısından kınanacak kırıcı ifadelerde bulunmasıdır. Hakikatte, herkes kendi işini en güzel şekilde yapmalıdır. Yapmayan bunun diyetini ödemekle karşı karşıya kalacaktır.
Her şeye rağmen, hocalara saygı, ancak onlarla irtibatı sürdürmekle mümkün olacaktır. Eğitim aldığı zamanlarda öğrenci, hocasına onu üzecek bir saygısızlık ve hürmetsizlikte bulunmamalıdır. Zira aksi tavırlar ve davranışlar ağır yürek sızılarına yol açmaktadır.
Yılları tüketmekle elde edilen bilgi ve tecrübe, hoca ile talebe arasındaki en sağlam bağ, irtibat noktasıdır. Bu ilişki koptuğunda ilim, hikmet ve irfanın gelişmesi dumura uğrar. O zaman da kurak ve çorak diyarlar oluşur. Bunun sonucunda ilim ve hikmet taliplileri, kayıplara uğrar.
Öğrenci, hocasından ders alırken, öncelikle ilme olan saygısının gereği olarak hürmet ve saygıdan asla uzaklaşmamalıdır. Hocasını gelip geçici bir bilgi kaynağı olarak değil, hayatı boyunca tecrübe ve marifetinden nasipleneceği/besleneceği nadide bir ocak, bir kaynak olarak görmelidir. Ki, bu ona nice malumat kapılarını açtıracak, nice çalışma alanlarının sırlarını çözdürecek ve nice yanıtı bulunamayan soruların cevaplarını verme konusunda mesafeler almasına vesile olacaktır.
İlim ve bilginin hem kaynağı olan, hem de buna engel önemli enstrümanlardan birisi, bilişim sektöründeki gelişmelerdir. İronik bir şekilde, iki olumsuzu aynı anda içinde barındırması gerçekten düşündürücüdür. Hoca ile öğrenci arasındaki en önemli irtibat vasıtası, şifaî/sözsel yöntemdir. Üstadın anlattıklarını merak ve heyecanla dinleyip takip etme gayreti, karşılıklı bir iltifatla/irtibatla gerçekleşir. Ancak bugün cep telefonları, bilgisayar, internet gibi bilişim araçlarının, hayatın merkezindeki inanılmaz rolü, öğrenme ve öğretmeyi zorlaştırmakta, hatta bazı zamanlar yok etmektedir.
Derslerin işlenişi esnasında hocasının anlattıkları üzerine yoğunlaşmayı engelleyen bu araçlar, öğrencilerin zihinlerini, kalplerini ve tabii ki bedenlerini sürekli meşgul etmektedir. Öğreten, ilim öğretmenin verdiği manevî lezzetin zirvesinde kendinden geçercesine dersini verirken, karşısındaki öğrenen kitlenin bu bilgiyi talep karşısındaki umursamazlığını görünce, tüm enerjisini yitirmekte ve mekanikleşmektedir. Öğrencinin, en temel ders materyali kitap ve kalemini dahi getirme ve ondan yararlanma konusunda isteksizlik içinde bulunması, öğretici üstatta hayal kırıklığıyla birlikte ideallerini yitirmesini, hâsılı “ilim öğretme aşkını” örselemektedir.
Talebenin gözünde, olumsuz hoca modeli ise, bilgi ve ilim aşkını yitirmiş, belirlenen süreleri doldurma sabırsızlığı içerisindeki tasvirle ortaya çıkmaktadır. Peygamberlerin mirasçıları olan bazı üstatlar, akademik başarılarının nihaî sınırına gelmenin verdiği “doymuşlukla”, merak, kaygı ve şüphe gibi öğrenme vasıflarını kaybetmiş, bürokrasinin elverişli pozisyonlarında yer bulmanın tecessüsü içerisinde dünyevî kaygıların içerisinde boğulmuş durumdadır.
Talebeyle olan ilişkisi, bir tüccar ile müşteri arasındaki mekanik alışveriş şekline bürünmüş olan üstat, ilmin yükledikleri sorumluluklarından kendisi soyutlamış acı bir hali yaşamaktadır. Çalıştığı alanla ilgili yeni çıkan neşriyatı dahi takip ve tedarik etmeyen, malik olduğu eserleri bile elden çıkarmanın yollarını arar duruma düşmüştür. İlme âşık meraklı, yeni nesillerin, taliplilerin ilim ve bilgiyi elde etme açlığına ve aşkına karşılık ver(e)meyen üstatlar, büyük vebal ve sorumluluğun ağır yükünü taşımaktadır.
Hâsılı, yapılması gereken, peygamberlerin konumlarını işgal eden âlimler, kendilerine müjdelenen cennetleri yitik hale düşürmemelidirler. Öğrencilerini, geleceğin ilim ve irfan ordusu olarak görerek, insanlığı kurtaracak nesillerin yetiştirmenin kutsal bir emanet olduğu şuurunu yürek ve zihinlerinde taşımalıdırlar.
Unutulmamalıdır ki, ilim ve bilginin verilmesi ve alınması, ancak irfânî özelliklerle bezenmiş saygı ve hürmetin koruması altında gerçekleşecektir.
  
128 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi2
Bugün Toplam116
Toplam Ziyaret150109
Etkinlikler
YENİ ÇIKAN ESERLER
                                               






                                             


                                               
                                                                                        
                                                      
                                                   
     





Yayımlanan Eserler


Sayıların Gizemi ve Tasavvufun Dinamikleri
Bayram Ali Çetinkaya
İnsan Yayınları


   İlkçağ Felsefesi Tarihi
Bayram Ali Çetinkaya 
İNSAN YAYINLARI









Yitik Bilgi ve Hikmet
Bayram Ali Çetinkaya





İslam Medeniyetinin Dinamikleri
Bayram Ali Çetinkaya
 İNSAN YAYINLARI



İrfan ve Hikmet Peygamberi 
Bayram Ali Çetinkaya
   İNSAN YAYINLARI
   



   Şems-Mevlana Dostluğu
     Bayram Ali Çetinkaya
     İNSAN YAYINLARI
      


Medine'den Medeniyete

Bayram Ali Çetinkaya
İNSAN YAYINLARI