‘Kiriş Sağlam mı?’-1 ‘Kiriş Sağlam mı?’-1
Bayram Ali Çetinkaya
1 Terzi Ahmet vefat ettikten sonra, Hacı İsmail Amca yalnız kalır. Dostunu, arkadaşını, yoldaşını, hocasını, üstadını ve şeyhini kaybeder. Şeyhlik dışında bazı vazifeler, Hacı İsmail’e kalır. Yunak’ın en eski mabedi olan Merkez Camii’nin mahfiline çıkan merdivenlerinin altında bir insanın sığacağı kadar küçük bir yerde, Terzi Ahmet, her ramazanda orucun son on gününde nebevî bir sünnet olarak itikafa girer. Merkez Camii’nde itikaf geleneği, Terzi Ahmet’ten sonra Hacı İsmail’e geçer. Böyle bir itikaf döneminin başlangıcında, Hacı İsmail, Kur’ân, zikir, tespih, namaz, niyaz, velhasıl ibadet ve taatla geçen doyumsuz anları yaşar. Hz. Peygamber’e salat ve selam getirir. Öyle bir aşkla bunu yapar ki, dua anında bir şiir aklına gelir: Yetmiş deve yükü susam, Her susamı, yüz binle çarp, Ondan meydana gelen sayı kadar bana ecir ver, duamı kabul et. Aklına gelen bu sözler, kendiliğinden ağzından dökülür, Hacı İsmail’in. Duaya şöyle devam eder: ‘Ya Rabbi! Sen’den bu zikrin ve salavatın yüzü suyu hürmetine talep ediyorum, yakarıyorum. İcabet et Rabb’im.’ Gözyaşları içinde bu münacat ve yakarışından ardından Hacı İsmail, sırtını dayadığı ahşap direğe yaslanmış şekilde uyku ile uyanıklık arasında bir yakaza hali yaşar. Hacı İsmail, daha sonraları bu olayı tekrar yaşıyormuş gibi, heyecanla gözyaşları içerisinde çocuklarına anlatır: ‘Hafif uyuklama hali gelmiş ve dalmışım. Rüya görüyordum… Rüyamda evimiz ile çarşı arasında üç tır park etmiş. Sonradan anladım ki, üç tırın içi buğdayla doludur. Orada bulunanlara ‘bunlar kimin?’ diye sorduğumda, bana ‘onlar senin’ diye cevap verdiler. ‘Buğday yüklü tırlar nereye gidiyor?’ diye tekrar sorduğumda, Arabistan’a gittiğini söylediler. ‘Buğday dolu üç tırın karşılığı, bedeli nedir?’ diye sorduğumda ‘Sen onu sorma…’ diye cevap verdiler. Birden uyanınca secdeye kapandım. Çok şükür Hakk Teâlâ duamı, isteğimi kabul etti.’ Kadiri tekkesi şeyhi olan Terzi Ahmet’in vefatının sonrasında, müritleri ve muhipleri yakın dostu ve arkadaşı olan Hacı İsmail’in yanına gelirler. Kendilerine şeyh olmasını isterler. Hacı İsmail, bu teklifi kabul etmez. Böyle ağır ve mesuliyetli bir vazifeyi, kendisini layık görmez. ‘Ben kendimi şeyhliğe uygun görmüyorum’ diyerek cevabını o anda verir. Müritleri bu sefer de, ona Doğanhisar’a gidip hep beraber oradaki şeyhe tabi olalım teklifini söylerler. Hacı İsmail, bu teklifi de kabul etmez, uygun görmez. Ancak onlara şu tavsiyelerde bulunmayı da ihmal etmez: ‘Ben yaptığım ibadetlerimde zevk alıyorum. Siz de böyle benim gibi yapabilirsiniz. Ama her şeye rağmen serbestsiniz, dilediğinizi yapabilirsiniz’ Zira zikir, tespih, dua, münacat, namaz ve Kur’ân okuma, Hacı İsmail’in inanç hayatının bütününü kaplamaktaydı. Nitekim Hacı İsmail, üstadı Terzi Ahmet vefat ettikten sonra, zikir geleneğini camide ve bazen de evlerde devam ettirir. Doksan yaşına kadar Merkez Camii’nde, zikirleri düzenlemek ve sürdürmek usulünü, Hacı İsmail aksatmaz. Çok sonraları Hacı İsmail, Aksaray’daki genç şeyh Hüseyin Efendi’ye bağlanır. Nitekim Hüseyin Efendi de, bu sevgiye vefat ettiğinde karşılık verecektir. Vefatında bizzat gelerek Hacı İsmail’in cenazesini bizzat yıkar, kefenler ve cenaze namazını kılar.
|
763 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |