TEVHİDİN “babası” Hz. İbrahim; İslâm Peygamberlerinin ceddi, ümmetin/milletin atası, tevhîdî dinlerin/inançların kaynağı, İsmail, İshak, Musa, Davud, İsa ve Hz. Muhammed’in Ulu Nübüvvet Büyüğü, İki kurbanın (Hz. İsmail ve Hz. Peygamber’in babası Abdullah) babasıdır.
Hz. İbrahim’e, oğullarına ve nesline, hem nübüvvet, hem kitap hem de hikmetle birlikte önderlik ve hükümdarlık verilmiştir. Allah, dualarına karşılık vererek, onun soyunu kutlu ve nebevî altın zincirin halkalarına dâhil etmiştir.
Baba ve oğlu, mukaddes belde Kutsal Ev’i (Kâbe’yi) inşa edip, Yaratan’a takdim etmişler. Âlemlerin Rabb’i, İbrahim’in dua ve dileklerini, -zâlimleri kapsamayacak şekilde- kabul buyurmuştur. Böylece İbrahim Ailesini (Soyunu) ve İmran Ailesini (Soyunu) üstün nesillerden eylemiştir.
İbrahim’in çilesi ve imtihanı, Urfa-Harran, Filistin, Kenan ve Mısır gibi medeniyet şehirlerinde başlar ve biter. İbrahim’e verilen bunca nimet ve ikram, kendisinin, aile ve neslinin büyük imtihanlara muhatap olmasını engellemez.
Hz. İbrahim, Hz. Sâre, Hz. Hâcer, Hz. İsmail’in zulüm, baskı, tahkir, tahrik, hakaret, tazyik, tahfif gibi ağır/büyük imtihanlar karşısında sabır, metanet, itaat, fedakârlık, hoşgörü ve sevgi göstererek erdemli tavır göstermeleri imtihanların ağırlığı altında kalmayarak zafere ulaşmalarıyla sonuçlanmıştır.
Put yapan marangoz –pagan- Azer’in oğlu İbrahim’in imtihanı, putperestlerle yaptığı sözlü ve fiilî mücadeleyle başlar. Dünyevî güç ve kudretin sanal sahibi Firavun’a isyan ederek itaat etmemesi ve büyük savaşım vermesi, İbrahim’in ululuğunu göstermektedir. Kendi soyundan peygamberler ve hükümdarlar çıkarma duası, ilerlemiş yaşına rağmen çocuk sahibi olamaması ağır imtihanları beraberinde getirmektedir. Eşi Sare’nin evlat sahibi olmak için, onu, cariyesi Hâcer’le evlendirmesi, İbrahim’in sabır saatinin çalıştığını göstermiştir.
Allah’ın hediyesi ve nimeti olan İsmail’in doğuşu, Sâre’nin kadınlık refleksleriyle kıskanmasıyla sonuçlanır. İsmail ve annesi Hâcer’in, Sâre’nin İshak’ı doğurmasıyla bir başka aşamaya geçmesi, onların Mekke’de ıssız bir şekilde yalnız bırakılmasıyla neticelenir. Bitmeyen imtihanın en ağırı ise, “adanan” İsmail’in göklerden gelen fermanla, kurban edilmesidir.
İlk bakışta, kolaylıkla kıskançlık ithamlarına muhatap olan Sâre’nin imtihanı ise, yaşlanmasına rağmen, Tevhid Peygamberi İbrahim’e bir evlat verememesinin ızdırabı ve üzüntüsüyle başlar. Nübüvvetin devamı için, İbrahim’in soyunun devam etmesinin fevkinde asil bir kadındır, Sâre. Onun için kendi elleriyle Hâcer’i süsler ve İbrahim’in hanesine koyar. Ağır imtihandır, kimsenin düşünmeye bile cesaret edemediğini onun yapması… Hâcer’in varlığına tahammül edip sabır göster(ebil)mesi, yine de “kıskançlık” krizlerini engelleyemez. Mükafaat, İshâk’ın doğum müjdesiyle gelir. İmtihandan zaferle çıkışın işareti, İbrahim’in soyunun devamıyla kendisini gösterir.
İbrahim’e takdim edilen cariye Hâcer, aslında Mısır krallarından birinin kızı olup sonradan Firavun’un cariyelerinden biri haline gelmiş çilekeş bir kadındır. Kıskançlık, hamilelik ve doğumla birlikte sevinç, üzüntü ve ızdırabı bir arada yaşayan peygamber annesi Hâcer. Mekke’nin yakıcı, kuru ve kurak havasıyla bebeğiyle baş başa kalan Hâcer… Evladıyla birlikte, ıssız bir çölde, erkeğinden uzak, garip ve yalnız bir kadın… Sabır, şükür, metanet, çaresizlik, umut ve yakarışın gözyaşlarının aktığı kurak topraklar… Bu sıkıntılardan kurtuluş ve felaha ulaşma derken, evladın kurban edilmesine teslimiyet gösteren yüce ruhlu Hâcer çıkar ortaya. İşte onun soyundan, Son Peygamber gelecektir…
Hâcer’in onurlu ve şerefli duruşu, yüzyıllar sonra, Mısır’ın fethinde, soy ve hısımlık/akrabalık ilişkisinden dolayı, İslâm’ın Peygamberi’nin (sav), oranın insanlarına iyi davranması emriyle hayat bulur.
Hâcer’in oğlu İsmail’in imtihanı, babasının ahdini yerine getirmekle başlar. Sabredip ona itaat etmesi, hakikatte Allah’ın emrine boyun eğmesi, metanet ve sabrın cisimleşmiş halidir.
Rivayetlere göre, seksen altı yaşındaki İbrahim, İsmail’in doğumuyla yeniden dirilişi yaşar. Hakikatte, zürriyetin devamından ziyade, tevhide hizmet edenlerin ehlinden olmasının arzusundadır.
Tevhid elçileri, İsmail ve İshak’ın soyundan gelecektir artık…
İsmail’in doğuşu ve büyümesi, İshak’ın doğumu ve Hâcer’in mukaddes çilesi…
Kıskançlığın sonu, Hâcer’i evinden çıkarır. Artık orada kalamayacak ve oturmayacaktır.