MELEĞİN KIRBACI: BULUT, ŞİMŞEK VE GÖK GÜRÜLTÜSÜ ![]() MELEĞİN KIRBACI: BULUT, ŞİMŞEK VE GÖK GÜRÜLTÜSÜ
Prof. Dr. Bayram Ali ÇETİNKAYA Madde ve evreni oluşturan dört ana madde (anasır-ı erbaa), hem inşa eder, hem de helak eder. Su, toprak, ateş ve hava, ihya ve imha edici özelliklere sahiptir. Depremler, seller, tufanlar, kasırgalar, hortumlar, korkunç rüzgârlar, şiddetli sarsıntılar yıldırımlar, şimşekler, ateş ve yangınlar vb. felaketler, insanlık tarihi boyunca merak, korku, endişe ve ürperti uyandırmıştır.
Dört Unsurun İhyası ve İmhası Nuh kavminin “su ve hava”yla, Ad kavminin “korkunç rüzgâr, fırtına”yla, Semud kavminin “korkunç ses, şiddetli sarsıntı ve taş/toprak”la, Lut kavminin “sarsıntı, toprak, ateş”le ve İslâm öncesi Mekke’nin “ateş ve piş(iril)miş taş”la imtihanları, arazî (yersel) ve semavî (göksel) hareketlere ilgiyi arttırmaktadır. “Derken Rablerinin emrinden uzaklaşıp azmışlardı. Bu yüzden bakınıp dururken kendilerini yıldırım çarpıvermişti.” (Zâriyât, 44) “Eğer yüz çevirirlerse onlara de ki, ‘Ben sizi Âd ve Semûd kavimlerini çarpan yıldırım gibi bir yıldırıma karşı uyardım.’” (Fussilet, 13) “Semûd kavmine gelince biz onlara doğru yolu göstermiştik. Ama onlar körlüğü hidayete tercih etmişler ve yaptıklarına karşılık, alçaltıcı azap yıldırımı onları çarpmıştı.” (Fussilet, 17)
Göksel ve Görsel Şölen Korkunç/şiddetli ses ve ışık/ateşin birleşimi olan şimşek, yıldırım ve gök gürültüsü bir araya gelmesi sıradan tabiat olayları olarak gözükebilir. Ancak -sık sık ve uzun süren- bu görsel/göksel “şölenin” ikaz edici fizikî neticeleri kadar, metafizik değeri üzerinde düşünmemiz gerekmektedir. İlâhî mesajların bize bildirdiğine göre canlılar gibi, cansızlar da Yaratan’a hamd erek/şükrederek zikir ve tesbihlerini görünen/görünmeyen suretlerde zâhir ederler.
Gök Gürültüsünün Zihinde Doğurttukları Sureye de isim olan Ra’d’ın, “gök gürültüsü” anlamına gelmesi, şükür, sabır, zikir ve fikri doğurtmaktadır. Şimşek, yıldırım ve gök gürültüsü, insan acziyetinin sınırlarını tüm çıplaklığıyla ortaya koyan fizikî ve metafizikî en önemli hadiselerden birisi, belki de en önemli hadisedir. Onların ruh, beden, zihin, akıl ve kalp üzerindeki tesiri, “kendisinden daha mükemmeli olmayan ve düşünülemeyen”in Vâcip/Zorunlu Varlık’ın kudretini bize hatırlatır. Yıldırım ve şimşeğin çıkarttığı şiddetli ses ve gürültü, beraberindeki gökleri kapsayan kara bulutlar ve devasa ışık dalgaları kıyamet sahnelerini hatırlattığı gibi, isteyerek veya istemeyerek de olsa, en hafifinden geçmiş toplumların/kavimlerin akıbetlerini de gözümüzün önüne sermektedir. Acziyet, güçsüzlük, çaresizliğimiz karşısında, Yüce Kuvvet ve Kudret’in Hâkimiyetini akla/kalbe getirmektedir.
Kalpleri Durduran ve Akılları Alan Gürültü Kulakları sağır edecek, kalpleri durduracak, içteki korkuları dehşetle arttıracak, “hamile kadınların çocuklarını düşürecek”, akıllıların bile aklını alacak, yerkürenin hükmedenlerini korkutacak güçteki şimşek ve yıldırımlar, gök gürültüleriyle “ödleri patlatacak” sınırlara ulaşabilmektedir. Konunun fizik kısmı, gök ve yer bilimcilerin uzmanlıklarıyla çözülecek hikmetleri barındırmaktadır. Metafizik boyutu ise, “düşünen ve akleden” her insanı ve âkili ilgisiz bırakmayacak kadar önemli hikmet boyutlarını ihtiva etmektedir.
Bereket ve Helak Eden (Dağlar Gibi) Bulutlar Büyük güç ve enerjinin boşaldığı, parlak ve güçlü ışıkların tetiklediği şimşek ve yıldırımlar, Âlemlerin Rabb’inin sonsuz kudretinin işaretleridir/ayetleridir. Bereketin kaynak ve vasıtası olan yağmur yüklü bulutlar, şimşeğin kulakları patlatacak derecede şiddetli gürültü ve sesiyle gelerek, rahmetin habercileri olurlar. Veyahut ikaz ve cezanın engellenemez uyarıları haline de dönüşebilirler. Şiddetli ve sınırları zorlayan ses dalgaları, art arda gelen sürekli patlama ve çatırdamalarla, yürekleri hoplatır, akılları zorlar. Aşkın Kudret’in gönderdiği içleri bereket (veya helak) dolu bulunan dağlar gibi bulutlar, O’nun gücüyle dilediği yerleri mümbit kılar veya zelil eder.
Ölümün Ko(r)kusunu Hissetmek Şimşeğin ürkütücü ve korkutucu dehşetli parıltısı, gözleri kamaştırır. Karanlıklar, gök gürültüsü ve şimşekler, şiddetli yağmurlara fırtınalarına sebep olabilir. Yıldırımların saldığı dehşetli halleri görenler ve duyanlar, ölüm kokusunu alırlar, korkusunu hissederler; ve onun sesini duymamak için parmaklarıyla kulaklarını tıkarlar. “Yahut onların durumu, gökten yoğun karanlıklar içinde gök gürültüsü ve şimşekle sağanak halinde boşanan yağmura tutulmuş kimselerin durumu gibidir. Ölüm korkusuyla, yıldırım seslerinden parmaklarını kulaklarına tıkarlar. Oysa Allah, kâfirleri çepeçevre kuşatmıştır.” (Bakara, 19)
Korku ve Umudun İşareti Olan Şimşek Korku ve umudun işareti olan şimşeğin çıkmasının ardından, gökten inen bereketle, sağanak şekilde düşen yağmur, yeniden dirilişin habercisi olmaktadır. Akıl ve hikmet erbabı, bu olanların farkında ve fevkindedir. Kapkaranlık zifiri geceleri gündüzleştiren ve apaçık parlak gündüzleri karartan şimşek ve yıldırım, uyuyan gözleri açar, kapalı olan kalpleri canlandırır, hakikat perdelerini kaldırır, Galip Olan’ın kudreti ve gücü zâhir olur. Gök gürültüsünün şiddeti, haber verilen kıyamet “saati”nin yaklaştığını, dolayısıyla ölüm ve yeniden dirilişin muştusu, Sur’un üfürülüşünü simgeler.
Ölüm ve Dirilişin Provası Yıldırım, Musa’nın (a.s.) kavminin şüphelerini bertaraf eder. Cemil’in (En Güzel Olan) cemalini talep edenler, hakikat âleminin sırlarından nasiplenmediklerinden dolayı, yıldırım onları içine almış, ölüm ve dirilişin provasını göstermiştir. “Hani siz, ‘Ey Mûsâ! Biz Allah'ı açıktan açığa görmedikçe sana asla inanmayız’ demiştiniz. Bunun üzerine siz bakıp dururken sizi yıldırım çarpmıştı.” (Bakara, 55) Şimşek ve yıldırım, kişilerin dilemesiyle değil, Aşkın Yüce Kudret’in iradesiyle isabet edeceklere ulaşır. Yağmur yüklü bulutları yaratan Hâlık, dilediğine dünyadaki cezanın karşılığı olarak yıldırımlarla ikazda bulunur. Rahman, kendisiyle mücadele edenlere, yıldırımlar göndererek dersler verir. (Ra’d, 13) “Görmez misin ki Allah bir takım bulutları (çıkarıp) sürüyor; sonra onları bir araya getirip üst üste yığıyor. İşte görüyorsun ki bunlar arasından yağmur çıkıyor. O, gökten, oradaki dağlardan (dağlar büyüklüğünde bulutlardan) dolu indirir. Artık onu dilediğine isabet ettirir; dilediğinden de onu uzak tutar; (bu bulutların) şimşeğinin parıltısı neredeyse gözleri alır!” (Nûr, 43). “Ateşten Kırbaç” Gök gürültüsü, Hakk Teâlâ ve Müvekkel (yani mevcut fiziksel gök gürültüsünün işlemesini, bulutla olan ilişkisinin tanzimini üstlenmiş meleklerden -müvekkel- bir melektir. İsmini ondan alarak R’ad / gök gürültüsü olarak anılıyor) meleklerle ilgili bir hadis rivayeti bulunmaktadır. Muhtemelen sembolik ve metaforik imgeler taşıyan hadis, Yahudilerin gök gürültüsü, şimşek ve yıldırım hakkındaki sorusu üzerine söylenmiştir. Bu hadiste “elinde ateşten kırbaç” olan meleklerden bahsedilmektedir: “Hz. Peygamber (s) şöyle buyurur: “Râd (gök gürültüsü), buluta müvekkel, meleklerden bir melektir. Beraberinde / Elinde ateşten kırbaçlar vardır ki, onlarla bulutları -Allah’ın dilediği yere- yürütür. Duyduğumuz ses (gök gürültüsü) ise, adı geçen meleğin bulutları emredilen yerlere yürütürken onları sıkıştırmasından (süratle sevk etmesinden) ileri gelmektedir.” (Tirmizî, Tefsiru Sureti’r-R’ad, 13; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 5/385)
Yer ve Gök Arasındaki Kozmik Hadiselerin Hikmeti Bilge İmam Hz. Ali’nin ifadeleriyle yer ve gök arasındaki kozmik hadiselere ışık tutan şu sözleri hikmetli ifadeler barındırmaktadır: “Allah’ın en güçlü mahlûku dağlardır. Demir ise, dağları yontar. Ateş demiri yer / eritir. Su ateşi söndürür. Gök-yer arasında bulunan bulut, su taşır. Rüzgâr bulutu taşır. İnsan rüzgârdan eliyle korunmaya çalışır. Sersemlik insanı mağlup eder. Uyku sersemliğe galebe çalar. Gam ise uykuyu engeller. Demek ki, Allah’ın en güçlü mahlûku gamdır.” Taberanî’nin naklettiği bu bilgi Heysemî tarafından sahih olarak değerlendirilmiştir.” (Mecmau’z-Zevaid, 8/132)
Şiddetli Gök Gürültüsü ve Şimşek Çakınca Tavsiye Edilen Dua Şimşek ve yıldırımın korkunçluğu ve insanı çaresiz bırakan şiddeti karşısında, her türlü tedbiri aldıktan sonra, Rahim’e sığınmaktan başka çare, duadan başka melce/sığınık bulunmamaktadır: “Allâh’ım! Bizi gazabınla öldürme, azâbınla da helâk etme, Bundan önce bize afiyet; sağlık ve huzur ver.” (Tirmizî, Deavât, 49: Ahmed b. Hanbel, Müsned, 2/100) “Göklerin ve yerin hükümranlığı Allâh’ındır. O’nun her şeye gücü yeter. Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ve gündüzün birbiri ardınca gelip gidişinde, akl-ı selîm sahipleri için gerçekten açık ibretler vardır. Ayakta dururken, otururken, yanları üzerine yatarken (her vakit) Allâh’ı ananlar (şöyle derler): Rabbimiz! Sen bunu boşuna yaratmadın. Seni tespih ederiz. Bizi cehennem azâbından koru. (Âl-i İmrân, 189-191) |
2553 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |