• Prof. Dr. Bayram Ali Çetinkaya
    • Prof. Dr. Bayram Ali Çetinkaya
    • Prof. Dr. Bayram Ali Çetinkaya
    • Prof. Dr. Bayram Ali Çetinkaya
    • Prof. Dr. Bayram Ali Çetinkaya
Üyelik Girişi
Videolar

Yeni Yayımlanan Kitaplar

   

İsmail Haqqi His Life Works and Views
Bayram Ali Çetinkaya
İNSAN YAYINLARI

ibn rüşd (1. cilt) (uluslararası ibn rüşd sempozyumu bildirileri) doğu-batı ilişkisinin entelektüel boyutu ibn rüşd'ü yeniden düşünmek



ibn rüşd (2. cilt) (uluslararası ibn rüşd sempozyumu bildirileri) doğu-batı ilişkisinin entelektüel boyutu ibn rüşd'ü yeniden düşünmek




Dini ve felsefi metinler: Yirmibirinci Yüzyılda yeniden okuma, anlama ve algılama

Bayram Ali Çetinkaya(Editör)

Doğu-Batı: İki Dünyanın Buluştuğu Noktada Düşünce Günleri



İzmirli İsmail Hakkı
Bayram Ali Çetinkaya
 İNSAN YAYINLARI



15 TEMMUZ DESTANI
DOĞU’DAN BATI’YA DÜŞÜNCENİN SERÜVENİ TANITIM YAZISI
DOĞU’DAN BATI’YA DÜŞÜNCENİN SERÜVENİ TANITIM YAZISI
 
Proje Editörü: Prof. Dr. Bayram Ali ÇETİNKAYA
Yayınevi: İnsan Yayınları
İstanbul 2015
1-10 cilt , 10800 sayfa, 427 Başlık, 279 müellif akademisyen
 
      İnsanın düşünce serüvenini gözler önüne seren felsefe tarihi, esasen felsefenin ne olduğundan nasıl geliştiğine, çeşitli felsefe öğretilerinin ortaya çıkışından, bu öğretilerin ayrımlarına kadar bir dizi felsefi soru ve sorunu; varlık, bilgi ve değer açısından değerlendiren çok yönlü ve çok boyutlu bir araştırma alanını temsil eder. Felsefenin, felsefe tarihiyle ilişkisinin yapısı bizzat felsefeciler tarafından sorgulanmaktadır. Acaba özgün bir felsefe meydana getirmek için felsefe tarihini bilmek yeterli midir, yoksa tam tersine, özgün bir felsefe daha önceki felsefi düşüncelerin etkisinden sıyrıldığımızda mı oluşmaktadır? Bazıları felsefenin doğası gereği özgünlük, yenilik ve eleştiriyle gelişip büyüdüğünü söyleyerek, filozofun gerçek anlamda bir felsefe üretebilmesi için geçmişteki filozofların etkisinden uzak olan bir atmosferde orijinal bir felsefe üretebileceğini düşünür. Dolayısıyla bunlar her zaman, kendilerine tevarüs eden ve belli müfredatı olan felsefeye karşı çıkarlar. Ne var ki boşlukta düşünce üretmek mümkün olmadığı için genel olarak düşünce tarihi özel olarak da felsefe tarihini bilmek yeni felsefelerin oluşturulmasında ve eleştirilerin tutarlı bir zeminde ilerlemesi için kaçınılmazdır. Bu yüzden felsefenin tarihini bilmek hem geçmişteki filozofları takdir etmemizi ve bizim çalışmalarımızın şimdi olduğu gibi bundan sonraki dönemlerde önem kazanacağını bilmemizi sağlayacak hem de bizim atacağımız adımlara bir düzen ve tertip kazandıracak ve hatalarımızı azaltacaktır. Bu düşünce tarihi çalışmasının kaleme alınmasının en önemli gerekçesi budur.

        Tarih boyunca felsefenin veya başka bir ifadeyle hakikati akıl yoluyla arama serüveninin kökeninin nerede başladığı ve ilk temsilcilerinin kimler olduğu hususu, üzerinde fikir birliğine varılamayan tartışmalı konulardan birisi olagelmiştir. Kimi araştırmacılar bunun için eski Yunan’a, kimileri Hint, Çin ve İran’a, hatta bazıları Mısır ve Mezopotamya’ya işaret etmişlerdir. Farklı bir zaviyeden bakıldığında tarihin bir kesitinde (M.Ö. 800 ila 200 yılları arası) dünyanın bütün ana bölgelerinde son derece önemli din ve düşünce akımlarının ortaya çıkmış olduğu görülür. Bu dönemde, önde gelen bütün uygarlıklarda dinî düşünce tarihinde daha önce görülmemiş önemli gelişmeler yaşanmıştır. Dünyanın farklı bölgelerinde yeni din ve ideolojiler ortaya çıkmıştır. Bunlar arasında Doğu Asya’da (Çin) Konfüçyanizm ve Taoizm; Güney Asya’da (Hindistan) Budizm ve Caynizm; Batı Asya’da (İran ve İsrail) Mecusilik (Zerdüştilik) ve İsrailoğullarına gönderilen bazı peygamberler göze çarpar. Her biri bir din kurucusu olan Konfüçyüs, Lao-tse, Buda, Mahavira ve Zerdüşt bu dönemlerde yetişmiş önemli şahsiyetlerdir. Yine Kapila, Ksenophanes, Parmanides, Empedokles, Pithagoras, Aeschylus, Sokrates ve Platon gibi filozoflar da bu dönemin önde gelen isimleridir. Tarihsel süreçte Doğu ve Batı felsefeleri olarak adlandırılan düşünce gelenekleri farklılıklarıyla birlikte– karşılıklı etkileşim içinde gelişim göstermiştir. İddia edilenin aksine “Doğu”, hem Batı felsefesi henüz mevcut değilken zengin bir düşünce tarihine, hem de Orta Çağ’da Batı felsefesinin taşınması ve geliştirilmesinde etkin bir role sahiptir. On ciltlik düşünce tarihinin ilk cildi Yunan felsefesinin de temelini oluşturan bu düşünce mirasıdır.
Felsefenin olgunlaştığı ve yeşerdiği Antik Yunan dünyası eserin ikinci cildinin çerçevesini oluşturur. Felsefenin temel sorunları Antik Yunan filozofları tarafından örtük ya da açık biçimde dile getirilmiş, varlık, bilgi, ahlak ve topluma dair sorunlar eşsiz bir bütünlük ve sistemlilik içerisinde ele alınmış; bu dönemde, bu coğrafyada felsefenin etkilerini çağları aşarak bugüne ulaşmıştır. Açıktır ki Antik Yunan düşünürleri, özellikle Platon ve Aristoteles, Batı medeniyetinin gelişiminin onsuz anlaşılamayacağı bir düşünce bileşeni oluşturmuşlardır.
Batı düşüncesinin en büyük düşünsel kırılmalarından bir diğeri ise Descartes ile başlayıp, diğer rasyonalist filozoflarla devam eden, Aydınlanma düşüncesinin zirve noktasını temsil ettiği, idealizmle taçlanıp bizleri çağdaş düşünceye ulaştıran Yeniçağ düşüncesidir. Üçüncü cildin kapsamını oluşturan bu dönem, kendisinden neşet ettiği Batı Düşüncesi ile beraber, diğer düşünme biçimlerine de derinden tesir etmiş; yakın geçmişte olduğu kadar günümüzde de etkin olan pek çok paradigma, felsefe ve akımların başlatıcısı olmuştur. Bu açıdan baktığımızda, Yeniçağ düşüncesi sadece Batı’ya değil tüm çağdaş dünyaya ait bir düşünce sistemidir.
      Dördüncü cildin başlığını teşkil eden yirminci yüzyıl rasyonalizm ve modernizm eleştirilerinini, Batı’ya yöneltilen eleştirileri kendi içinde beslediği bir çağ olmuştur. Felsefi akımlar bakımından ele aldığımızda ise, bazı akımların diğerleriyle kıyaslandığında, felsefi tartışmalara üç önemli akımın hakim olmaya başladığını görüyoruz. Amerikan pragmatizmi, kıta felsefesi ve Anglo-Amerikan analitik felsefesi.
Beşinci ciltte, İbn Sina, Farabi, Kindi gibi filozoflar, Nazzam, Cahız, Kadı Abdulcebbar, Ebu’l-Hasen el-Eşari gibi önde gelen kelamcılar, Cafer-i Sâdık, Ebu Hanife, İmam Şafii, Malik b. Enes ve Ahmed b. Hanbel gibi mezhep imamı konumundaki meşhur İslam hukukçuları, Zemahşeri, İbn Kesir gibi müfessirler, İbn Teymiye gibi ilim ve eylem adamları, İmam Müslim b. Haccac ve İmam Buhari gibi meşhur muhaddisler yer almaktadır. Ayrıca, İslam’da Felsefi düşüncenin doğuşu, Bağdat Okulu, Urfa ve Nusaybin Okulu, Mutezile Okulu ve Harran Okulu gibi felsefe ve düşünce okullarının doğuş süreçlerine dair değerlendirme yazıları yer almaktadır. Söz konusu düşünce ve okulların doğuşu ve gelişmesi İslam düşüncesinin altın çağını oluşturmuş ve Müslümanlara yüz akı olabilecek bir bilim mirası bırakmıştır.
On ciltlik eserimizin altıncı cildinde İslam düşüncesinin klasik devrinden başlamak üzere çağdaş zamanlara kadarki seyrinde felsefe ve kelam başta olmak üzere hemen bütün ilmî ve düşünsel alanlarda temel yapı taşları konumunda sayılabilecek düşünürlerden bazıları, kısa yaşam öyküleri, eserleri ve fikirleri ile tanıtılmaktadır. Ana hatlarıyla bu eserdeki konulara ve şahıslara bir göz attığımızda şu tablo karşımıza çıkar: Felsefe-kelâm ilişkisi, karşılıklı tartışmalar ve reddiyeler; yorum ve yorum felsefeleri; İslam düşüncesinin klasik döneminde hâkim iki çizgi olarak kabul edilen rivâyet ve dirâyet tarzı ve her iki tarza göre eser yazanlar; bâtınî-zâhirî yaklaşımlar; mezheplerin kurucuları ve temel paradigmaları; düşüncenin sanatla birlikte harmanlandığı alanlar olan şiir ve edebiyat; Müslümanların iletişimin ötesinde fikir ve eser üretim araçları olan en yaygın üç ortak dili (Arapça, Farsça, Türkçe).
      İslam’ın, iç ve dış dinamikler vasıtasıyla, parlak bir medeniyete dönüşmesinin esas unsurları hakkında önemli bir birikimi dikkatlere sunan yedinci ciltte Endülüs ön planda tutulmuş olsa da İslami bilimlerin klasik çağının birçok düşünürüne de yer de yer verilmiştir. Bu eser, Hallac-ı Mansur, Abdülkadir Geylani, İmam-ı Rabbanî, Ahmet Yesevî, İbn Arabî, Mevlana vd. ile İslam tasavvufunun Orta Doğu’dan Orta Asya’ya; Anadolu’dan Endülüs’e nasıl bir seyir izlediğini, birçok tasavvufi hareketin kurucu şahsiyeti eşliğinde okuyucu ile buluşturmaktadır. Bir yandan İşrak düşüncesinin zirve ismi Sühreverdi ve takipçileri öte yandan İslam Meşşai düşüncesinin en önemli mütefekkiri İbn Rüşd ile bu alanlara yönelik bir çerçeve çizilmektedir. Ayrıca bu cilt, İslam medeniyetinin Batı’ya açılan kapısı Endülüs ve burada yetişen İbn Hazm, İbn Bacce, İbn Meymun vd. düşünürlerin de İslam’a ve insanlığa bıraktıkları bilimsel mirası kapsayan zenginliği ile araştırmacıların ilgisine sunulmuştur. İslam Medeniyetini 13. asırdan 20. asrın başlarına kadar güçlü bir şekilde temsil etmiş Osmanlı Devleti’nde üretilen düşünce ve bu düşüncenin kendine has özellikleri,  İslam Kültür Tarihi’ndeki yeri, önemi sekizinci cildin konu kapsamıdır.
“Çağdaş İslam Düşüncesié üst başlığı ile istifadenize sunduğumuz dokuzuncu ve onuncu ciltte yer alan düşünür ve fikirlerin günümüz düşünce ve pratik sorunları açısından somut katkı sağlayıcı özelliği bulunmaktadır. İslâm dünyasında birkaç asırdır yaşanan sorunlara ilişkin çözümlemeler ve uygulanabilir çözüm önerileri sunulmaktadır. Bu yaklaşımların bir kısmı lokal konularda yoğunlaşmakla birlikte, birer medeniyet projesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Bunlar içerisinde İslâm dünyasının gerilemesine sebep olan faktörler, bu bağlamda İslâm medeniyetinin kurucu unsurlarından nelerin kaybedildiği ve bu kaybın neticeleri üzerinde ciddi analizler bulunmaktadır. Bütün bunların yanında asıl önemli olan, yeni bir medeniyetin kurulma imkânı ve kurulma ihtimalinde hangi temeller üzerinde oturacağı konusunda zihin açıcı tartışma ve öneriler yer almaktadır. Bu cilt, salt düşünceleri ile temayüz etmiş ilim ve fikir adamlarının yanında, fikre dinamizm kazandıran Hasan el-Bennâ, Mehmet Akif, Aliya İzzetbegoviç ve Ali Şeriati gibi aktif fikir ve eylem önderlerini, geçmişten gelen sağlam kökleri canlı tutan ve günümüze uygun hâlde yeniden yorumlayan Ramazanoğlu Mahmud Sami, Mehmed Zahid Kotku ve M. Esat Çoşan gibi, irfânî geleneğin temsilcilerini bir araya getirmektedir.
      On ciltlik DOĞU’DAN BATI’YA DÜŞÜNCENİN SERÜVENİ isimli külliyat,  düşüncenin tarihi seyrine uygun bir tasnif ile insanlığın sahip olduğu bilim, kültür, sanat ve edebiyat gibi birçok alanda her dinin ve düşüncenin izini sürmeyi amaçlamaktadır.
 
 
  
3196 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi3
Bugün Toplam123
Toplam Ziyaret149366
Etkinlikler
YENİ ÇIKAN ESERLER
                                               






                                             


                                               
                                                                                        
                                                      
                                                   
     





Yayımlanan Eserler


Sayıların Gizemi ve Tasavvufun Dinamikleri
Bayram Ali Çetinkaya
İnsan Yayınları


   İlkçağ Felsefesi Tarihi
Bayram Ali Çetinkaya 
İNSAN YAYINLARI









Yitik Bilgi ve Hikmet
Bayram Ali Çetinkaya





İslam Medeniyetinin Dinamikleri
Bayram Ali Çetinkaya
 İNSAN YAYINLARI



İrfan ve Hikmet Peygamberi 
Bayram Ali Çetinkaya
   İNSAN YAYINLARI
   



   Şems-Mevlana Dostluğu
     Bayram Ali Çetinkaya
     İNSAN YAYINLARI
      


Medine'den Medeniyete

Bayram Ali Çetinkaya
İNSAN YAYINLARI