• Prof. Dr. Bayram Ali Çetinkaya
    • Prof. Dr. Bayram Ali Çetinkaya
    • Prof. Dr. Bayram Ali Çetinkaya
    • Prof. Dr. Bayram Ali Çetinkaya
    • Prof. Dr. Bayram Ali Çetinkaya
Üyelik Girişi
Videolar

Yeni Yayımlanan Kitaplar

   

İsmail Haqqi His Life Works and Views
Bayram Ali Çetinkaya
İNSAN YAYINLARI

ibn rüşd (1. cilt) (uluslararası ibn rüşd sempozyumu bildirileri) doğu-batı ilişkisinin entelektüel boyutu ibn rüşd'ü yeniden düşünmek



ibn rüşd (2. cilt) (uluslararası ibn rüşd sempozyumu bildirileri) doğu-batı ilişkisinin entelektüel boyutu ibn rüşd'ü yeniden düşünmek




Dini ve felsefi metinler: Yirmibirinci Yüzyılda yeniden okuma, anlama ve algılama

Bayram Ali Çetinkaya(Editör)

Doğu-Batı: İki Dünyanın Buluştuğu Noktada Düşünce Günleri



İzmirli İsmail Hakkı
Bayram Ali Çetinkaya
 İNSAN YAYINLARI



15 TEMMUZ DESTANI
Eve Dönünceye Kadar Yaşamak Tükenen Su ve Yemek-2

 

Bayram Ali Çetinkaya

Boya yapmaktan arta kalan zamanlarında, Boyacı İsmail, tarlasıyla ilgilenir, eker ve hasat mevsiminde kaldırdığı mahsulü Toprak Mahsuller Ofisi’ne satar. Hayat böyle devam ederken, Boyacı İsmail 1998 Eylül’ün sıcak bir gününde, bir iki gün içerisinde, Tokat’tan gelip Eskişehir’e tayini çıkan öğretmen oğlu Kadir’e yapılması gerekli olan bir işten bahseder. O, oğluna, gitmeden önce tarlada biriken taşları toplamak gerektiğini söyler.

Ertesi gün güneş doğmadan yola çıkan Boyacı İsmail ve oğlu, araçları olmadığı için o dönem ilçede yaygın bir şekilde kullanılan at arabalarıyla (ilçede tek araba denilir) altı- yedi km. mesafedeki tarlalarına yollanırlar. Burada bir parantez açacak olursak, at arabaları bir dönem kullanışlı yük taşıma vasıtaları olarak hizmet verdiler. Tek bir at ve onun çektiği araba, ahşaptan yapılmış, makaslarda olduğu gibi yer yer metallerde kullanılmış yük taşıyan araçlardır. Çok nadir de olsa, bazen insan da taşıyan bu at arabalar, önemli bir boşluğu doldururlar. Ahşap tekerlerin ve atların nallarının çıkardığı sesler, araba kasasının üzerinde ‘ata vurma arpaya vur’ ifadesinin yazısıyla ayrı bir nostaljik hali yaşatırdı.

İşte bu at arabalarından birisiyle tarlaya ulaşan baba ve oğlu, çalışmaya başlarlar. Ücretle tuttukları at arabası onları tarlaya bıraktıktan sonra geri döner. Akşam üzeri tekrar tarladan almaya gelecektir. Günün aşırı sıcağı, Boyacı İsmail ve oğlunu zorlar. Yine de onlar taşları toplayıp tarlanın kenarına koyarlar. Zira tarlanın taşla dolması, ortaya çıkacak ürünün azalmasına sebep olduğu için zaman zaman taşlı tarlalar temizlenir.

Çalıştıkları tarla, Ankara yol üzerinde Toprak Mahsuller Ofisine üç km. uzaklıkta bir bölgededir. Arazinin bir kısmı da ilçenin ikinci büyük haşmetli dağı Kurşunlu’ya dayanmaktadır. Sabahın erken saatlerinde çalışmaya başlayan baba oğul, güneşin aşırı sıcaklığı altında öğlene kadar çalışırlar. Öğle arasında çalışmaya ara verip bir müddet dinlenip namazlarını kılarlar. Yanlarında, getirdikleri azık ve bir bidon su bulunmaktadır.

Öğle namazının kılınmasından sonra çalışma devam eder. Onlar, çakıl taşları ve iri taşları kovalarla tarlanın kenar çizgisine (an) kadar götürüp komşu tarla ile aradaki bölgeye boşaltırlar. Güneşin altında yapılan bu yorucu iş esnasında, bir koyun sürüsüyle birlikte onun başında Boyacı İsmail’in tanıdığı bir çoban onlara yaklaşır. Selam verip yanlarına gelip oturan çobanla kısa bir sohbet başlar.

Bu sırada öğleyin bir kısmını yedikleri, ancak kalanını iş bitiminde yiyecekleri azığı, İsmail Amca çobana ikram eder. Oğlunun ‘baba yiyeceğimizin hepsini çobana verdin, biz ne yiyeceğiz’ diye sorduğunda, Boyacı İsmail, ‘herkes nasibini yer’ diyerek tevekkül içinde bir cevap verir. Oğlu, babasının bu tavrına biraz kızar, ancak bir şey söylemez. İsmail Amca, kendi ihtiyacı olduğu halde, yiyeceğini çobana verir. Böylece O, nebevî tavır sergileyerek, kendi ihtiyacı olduğu şeyi, muhtaç bir insana vererek itikafta bulunur.

İsmail Amca, bidonda kalan son su ile ikindi namazı için abdest almak istediğini söyler. Oğlu; ‘İçme suyumuz kalmadı. Birazdan işimiz biter, gider evde kılarız’ der. İsmail Amca: ‘Eve yetişeceğimizin garantisi mi var evlat?’ diyerek oğluna adeta ahirete göç öncesi önemli bir ders verir. Yarım saat sonra ikindi namazını kıldıktan sonra vefat edeceğinden habersiz söylemiştir bu hikmetli sözü....

Ama yine de tarlanın bir tarafında baba, diğer tarafında oğlu çalışmayı bitirmek üzeredir artık. Oğlu Kadir bir ara babasına bakar, gün boyunca aralarda yaptığı gibi, İsmail Amca yine sırt üstü uzanmış durmaktadır. Herhalde yoruldu da dinleniyor diye düşünen oğlu, işini bitirip elli metre uzaklıktaki uzanan babasının yanına gelir. ‘Hadi baba gidiyoruz’ diye seslenir. Bir cevap alamaz. İyice babasına yaklaşan Kadir, babasının el ve ayaklarının yana savrulduğunu görür. Onun düşmüş olduğunu anlar, bayıldığını düşünür, hatta daha ileri giderek suni teneffüs yapar. Ancak hiçbir tepki yoktur. Beş altı dakika uğraşır. Ancak babasını hareketlendiremez. Bir iletişim aracı yoktur ki, başkalarına haber verip yardım istesin…

Motorlu bir vasıta da olmadığı için, Kurşunlu dağının eteklerinde bir genç, cansız bir şekilde duran babasının başında bir an içinde ne yapacağını şaşırır, korku, hüzün ve şaşkınlık içerisinde en yakında bulunan Toprak Mahsuller Ofisi’nin binasına doğru gidip yardım istemek aklına gelir. Koşmaya başlar, adeta o yol bir türlü bitmez, yaklaşık üç km olan bu yol, onun için belki hayatındaki en uzun yolculuktur.

Gözü yaşlar içerisinde sıcağın altında yorgunluk ve korkudan kurumuş ağzıyla Toprak Mahsuller Ofisinin binalarına ulaşır. Ağzı kupkuru olmuş, dili damağına yapışmış bir şekilde başından geçenleri anlatmaya çalışır, ancak nafile bir türlü konuşamaz. Getirilen suyla kendine gelen ve konuşmaya başlayan Kadir, olanları anlatır. Orada bulunan tanımadığı bir köylü, onun yardımına koşar. Aracıyla onu babasının baygın yattığı tarlaya kadar götürür.

Bıraktığı gibi babası Boyacı İsmail’in bedeni hareketsiz durmaktadır. Otomobilin arka koltuğuna onu uzatırlar ve ilçeye, Dr. Erdal’ın yazıhanesine ulaştırırlar. İsmail Amca’nın gözlerine bakarak muayene eden Doktor, ‘başınız sağ olsun’ sözleri, korktuğu şeyin başına geldiğini anlayan Kadir’i olduğu yerde yıkar, bitirir.

Ayakkabı boyacısı yüce gönüllü, temiz kalpli İsmail Amca, rahmet-i Rahman’a kavuşmadan önce, Kadir’in ifade ettiği şekliyle, ona büyük bir ders vermiştir. Son suyu abdest almaya harcayan Boyacı İsmail, son namazını kılar, muhtemelen abdesti bir şekilde vefat eder. Çobana yaptığı ikramla, son infakını yapar.

Hatta oğlu öğretmen Kadir’in aktardığına göre, tarlada dinlenme anlarında sohbet ederken, çıkacağı son yolculuk öncesi, biliyormuşçasına öğüt, nasihat ve vasiyetini açıklar: Anneniz mübarek bir kadın oğlum, ben ölürsem ona iyi bakın’ der. Devamında ‘ben ölürsem çocuklar gelecek diye bekletmeyin beni, aynı gün toprağa verin beni’ şeklinde son vasiyetini de söyler. Nitekim üç dört ay önce, İsmail Amca, âdeta hazırlık son yolculuğuna hazırlık yaparcasına, ikametlerinden dolayı diğer iki oğlu Ramazan ve Recep’e ‘ben ölümsem siz zaten cenazeme yetişemezsiniz’ der. Gerçekten vefat ettiğinde bu iki çocuğu, cenaze namazına yetişemezler.

Vefat ettikten sonra bu güzel insan İsmail Amca’nın cebinde bir kâğıt çıkar. Kâğıtta bir isim listesi bulunmaktadır. Kâğıtta yazılı olan, ayakkabısını boyatıp da ücretini peşin ödemeyenlerin isimlerinin bulunduğu borç listesidir. Bazılarında bir, bazılarında ise on çarpı bulunmaktadır. İsimlere bakıldığında zengininden fakirine kadar yirmi kadar kişinin adları yazılıdır.

İsmail Amca’nın oğlu Kadir, ‘sonraları takip ettim’ dedikten sonra, ağabeylerime sordum, hiçbiri ‘babana borcum vardı buyur bu parayı’ diye ödeme yapmak için geri gelen olmadığını söylediler.

  
613 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam78
Toplam Ziyaret148374
Etkinlikler
YENİ ÇIKAN ESERLER
                                               






                                             


                                               
                                                                                        
                                                      
                                                   
     





Yayımlanan Eserler


Sayıların Gizemi ve Tasavvufun Dinamikleri
Bayram Ali Çetinkaya
İnsan Yayınları


   İlkçağ Felsefesi Tarihi
Bayram Ali Çetinkaya 
İNSAN YAYINLARI









Yitik Bilgi ve Hikmet
Bayram Ali Çetinkaya





İslam Medeniyetinin Dinamikleri
Bayram Ali Çetinkaya
 İNSAN YAYINLARI



İrfan ve Hikmet Peygamberi 
Bayram Ali Çetinkaya
   İNSAN YAYINLARI
   



   Şems-Mevlana Dostluğu
     Bayram Ali Çetinkaya
     İNSAN YAYINLARI
      


Medine'den Medeniyete

Bayram Ali Çetinkaya
İNSAN YAYINLARI