• Prof. Dr. Bayram Ali Çetinkaya
    • Prof. Dr. Bayram Ali Çetinkaya
    • Prof. Dr. Bayram Ali Çetinkaya
    • Prof. Dr. Bayram Ali Çetinkaya
    • Prof. Dr. Bayram Ali Çetinkaya
Üyelik Girişi
Videolar

Yeni Yayımlanan Kitaplar

   

İsmail Haqqi His Life Works and Views
Bayram Ali Çetinkaya
İNSAN YAYINLARI

ibn rüşd (1. cilt) (uluslararası ibn rüşd sempozyumu bildirileri) doğu-batı ilişkisinin entelektüel boyutu ibn rüşd'ü yeniden düşünmek



ibn rüşd (2. cilt) (uluslararası ibn rüşd sempozyumu bildirileri) doğu-batı ilişkisinin entelektüel boyutu ibn rüşd'ü yeniden düşünmek




Dini ve felsefi metinler: Yirmibirinci Yüzyılda yeniden okuma, anlama ve algılama

Bayram Ali Çetinkaya(Editör)

Doğu-Batı: İki Dünyanın Buluştuğu Noktada Düşünce Günleri



İzmirli İsmail Hakkı
Bayram Ali Çetinkaya
 İNSAN YAYINLARI



15 TEMMUZ DESTANI
Pehlivan Hamit’in Kaderle İmtihanı

 

 

            İnsan hayatı, inişler, çıkışlar, sevinçler, hüzünler içerisinde geçen bir ömrü ifade etmektedir. Yaşanan olumsuzluklara sabır göstererek tahammül etmek, onları yüreklerimizde yumuşatmak ve söndürmek ilahî bir lütuftur. İnanç ve tevekkül, her türlü bela, sıkıntı ve musibetin verdiği zorlukları yenmenin ilacıdır. Güzel bir sabırla, en zor halleri, güzelliklere ve hayırlara çevirmek, Hakk’ın izniyle mümkün hale gel(ebili)r.

            Zorluklar, olumsuzluklar ve şer olarak görülenlerin, hikmet dünyasında neye karşılık geldiğini el-Alîm bilir ve her şeyden haberdar (el-Habîr) olan da O’dur. Hayat, sadece sıkıntı ve musibetle ifade edilmez. Bunun dışında nice nimetler ve lütuflar içerisinde bulunulduğunu unutmamak gerekir. Verilenler, o kadar çoktur ki, Kur’ân’ın ifadesiyle ‘denizler mürekkep, ağaçlar kalem olsa’ yine de yazmakla bitmez. Nimet ve külfet, varoluşun bir sonucudur. Peygamberlerin hayatları, söylenenlerin fiilî olarak gerçekleştiği ömürleri bize anlatır. Nebiler ve veliler, Allah’ın en büyük imtihanlarının muhatapları olurlar.

            Anadolu insanı da, aslında küçük ve büyük imtihanların muhatabıdır. Önemli olan altında kalkılamayacak imtihanlarla karşı karşıya kalmamaktır. Bu imtihanlarla Anadolu insanı da, Hz. Mevlânâ’nın dediği ve yaptığı gibi, hamlıktan pişmeye ve yanmaya doğru bir tecrübeyi yaşamaktadır.

            İşte onlardan birisi, babamın amcası Pehlivan Hamit’tir. Hac görevini yerine getirdikten sonra da, kendisi Hacı Hamit olarak bilinecek ve öylece hitap edilecektir. Hamit, gerçekte bilinen, tanınan bir güreşçi, pehlivandır. Konya bölgesinde, özellikle de ilçesi Yunak ve yakın çevresinde meşhurdur, şöhretli birisidir. Yenmediği kimse yok gibidir. Onun bir diğer özelliği ise, kimsenin yenemediği güreşçileri mağlup eden (yıkan) bir pehlivan olmasıdır.

            Gösterişli, yakışıklı ve heybetli olan Hamit, o kadar tanınan bir pehlivan olur ki, kadınlar ve kızlar, onun için türküler (yakar) söylerler. Hayatta olan ölen eşinden sonra evlendiği Meryem Yenge’den rica etseniz, kıskançlık duymadan onun adına yakılan türküleri size söyler.

            Düğünler yapılırken mutlaka, Pehlivan Hamit çağrılır. İnsanlardan bazıları katılmayı düşünmeseler de, onun geleceğini duyunca mutlaka düğüne icabet ederler. Özellikle de düğün sahipleri, onu yayla da olsa, tarla da olsa, ne halde olursa olsun, ikna edip düğünlerine götürürler. Dolayısıyla herkes tarafından bilinen güçlü bir kişilik olarak Hamit, insanların sevdiği bir halk kahramanına dönüşür.

            Aslında Hamit, insan sevgisiyle dolu bir Anadolu gencidir. Onun insana bakışı bile merhamet ve şefkatli yüklüdür. Gülümsemesiyle karşısındakine güven verir. Kendine özgü nükte ve latifeleri, onun başka gizli bir yönünü gösterir.

Güçlü, kuvvetli olan Hamit, duygusal, üzüntülü olaylar karşısında hemen gözyaşlarını tutamaz, ağlar. Bunlardan birisini babam Osman da yaşamıştır. On iki yaşlarında olan ve o güne kadar Yunak ilçesinin dışına çıkmamış olan babamı, traktör parçası almak için büyük şehre göndermeyi düşünür. Babama sorduğunda kabul etmesiyle, onu tek başına cebine ciddi miktarda para koyarak başkent Ankara’ya gönderir.

İşlerin o gün bitmemesi üzerine özgüveni yüksek olan babamın işi ertesi güne kalır. Traktör fabrikasındaki usta, işinin yarına kaldığı ifade eder, ona bir oteli de tarif eder. Babama da üzerindeki ödeme yapacağı parayı, fabrika yetkili veznesine makbuz karşılığında teslim etmesini söyler.

Aynı gün dönmesini beklediği yeğeni Osman’dan haber alamayınca, Hamit Amca, kaygılanır, endişeye düşer, yüreği yanar. Çocuğun başına bir şey geldi düşüncesi onu kahreder, gönderdiğine çok pişman bir şekilde o geceyi büyük bir kaygı içinde geçirir, onu sabaha kadar uyku tutmaz. Nihayetinde ertesi gün, traktör parçası elinde olduğu halde, yeğenini görünce, sevinçten onu sevgiyle kucaklar, sımsıkı sıkar. Adeta dünyalar Hamit’in olur.

Çocuklarının ifadesine göre, kardeşi (dedem) Hacı Ali’nin çocuklarını, kendi çocuklarından daha çok sever. Dedemle uzun yıllar işlerini ortak bir şekilde sürdürür. Manifatura dükkanıyla birlikte hesap ve kitap işleri, daha çok Hacı Ali dedemde iken; yeğenleriyle birlikte Hacı Hamit ise, daha çok çiftçilik, arazi ve tarlalar, hayvan sürüleriyle ilgilenir.

Hamit’in herkeste olmayan bir özelliği de her yaşta, genç ihtiyar, zengin ve fakir demeden, sosyal statüsü ne olursa olsun, arkadaş olur, uzlaşır, beraber olur. Sohbet eder ve muhabbet kokulu çaylar içer. Onlarla sevinir, güler, üzülür ve ağlar…

Geçmiş zamanlarda, aileler kalabalık olduğu için, yemekler geniş bir sininin etrafında yer sofraları şeklinde kurulur. Ortada bir veya en fazla iki ana yemek olurdu. Büyükler ve çocukların beraber bulunduğu bu sevgi ve muhabbet sofralarında, yemekler bazı zamanlar yeterli olmayabilirdi. Tabaklardaki yemeğin azaldığını ve tencerede başka yemeğin olmadığını fark ettiğinde, Hacı Hamit, sofradan hemen geri çekilir. Çünkü o bilir ki, sofrada bulunan çocuklar kalan yemekle tam olarak doymazlar. Sofradan niye kalktığı sorulduğunda ise, nükteli bir cevapla ‘bana yazık değil mi, bu yaştan sonra bana ne olacak, neye yarayacağım” ifadelerinde bulunur.

Günlük haberleri gazetelerden okumaya özen gösterir. Hacı Ali Dedem daha çok radyo ve televizyon haberlerini, yani eskilerin tabiriyle ajansları titizlikle takip ederken, Hacı Hamit’in, matbuatı tercih ettiği söylenebilir.  

Akşamın geç saatlerinde yeğeni ve gelini olan Necmiye’ye yaptırdığı kahveyi, sohbetle birlikte, zevkle içmeyi sevdiği gibi; onun kadar masum olmayan kötü bir alışkanlığı ise, hayatının uzun bir bölümünde devam ettirir.  Yenice isimli, kutulu, kapaklı o dönem için gösterişli sigarayı içer. Bu sigara, daha sonra hastalanıp, erken yaşta hayatını kaybetmesine sebep olacaktır.

             Büyük güreşçi Hacı Hamit’in, ince ve şefkatli kalbi sevgiyle atar. Babam Osman’la birlikte çeşitli seyahatler yapar. Bu seyahatlerin birinde, akşamın geç saatlerinde bir dostun evine misafir olurlar. Ev sahibinin ‘aç mısınız? Sofra hazırlatayım mı? teklifine, Hamit Amca, zahmet ve meşakkat vermemek için tok olduklarını söyleyerek karşılık verir. Odaya yataklar serilir, yeğeni Osman, amcası Hamit’e sorar: “Amca sabahtan beri bir şey yemedik, karnımız aç. Sen neden tok olduğumuzu söyledin” deyince, Hacı Hamit bağırır: “Osman’ımın karnı açmış, Osman’ım açmış… Onun aç yatmasına ben dayanamam.” Hakikatte kendisi de çok açtır. Sesleri duyan ev sahibi, geri gelip durumu anlayınca, tebessüm içinde mükellef bir sofra kurdurarak onların karınlarını doyurur.

            Pehlivan Hamit’in hayat çilesi, imtihan içinde imtihan şeklinde devam eder. Kaderi, onu sabır ve tahammül abidesi haline getir ve olgunlaştırır.

            Yokluk, kıtlık ve anne-babasının, Hamit küçük yaşlardayken vefat etmeleri, onu diğer üç kardeşle birlikte hayat mücadelesinin ortasına atar. Bir taraftan onların bu durumlarını bir zafiyet olarak gören iyi niyetli olmayanların tarla ve arazi tacizleri, diğer taraftan başlarında büyüklerinin olmaması, Hamit, iki abisi (birisi annemin babası) ve küçük kardeşinin (dedem) daha dirayetli ve güçlü olmasını gerektirir.

            Fakirlik ve hastalık, o tarihlerin en kara sıkıntılarıydı. Küçük ve büyük çocukları, adeta bir yel gibi kasıp kavuran kuşpalazı (difteri), onların hayatlarını söndürmekteydi.

            Hamit, ilk eşi Güllü ve bir çocuğunu kuş palazından hastalandıkları için Konya’ya tedaviye götürür. Bir otel odasında ikisi de vefat ederler. Eşi hayatını kaybedince, onun kalan iki kızına da daha sonra evlendiği ikinci eşi Meryem Yenge bakar.

            Hz. Peygamber’in, Fatıma’nın dışında bütün çocukları, hayattayken vefat ettiği gibi, o günlerde, Hamit ve diğer bazı babalar da çocuklarının ya tamamını ya da önemli bir kısmını kuşpalazı gibi salgınlarda kaybetmekteydiler. Bu musibetler, Hamit’in bir gün veya bir ay için üç çocuğunu kaybettiği zamanlarda gerçekleşmekteydi.

            Hamit’in birinci eşi Güllü’den, ikinci eşi Meryem Yenge’den on dokuz çocuğu olur. Ölen ilk eşi Güllü’den on çocuğu olur (Bunlardan ikisi de ikizdir). Bu çocukların sekizi ölür ve ikisi yaşar. Meryem Yenge’den doğan dokuz çocuktan dördü ölür, beşi hayatta kalır. Yani on dokuz çocuğunun, on ikisi vefat eder. Eşiyle birlikte ailesinden on üç kişi yaşamdan kopar.

            Burada Meryem Yenge’den bahsetmek, Anadolu kadının vasıflarını ve istediğinde neleri yapabileceğini göstermek açısından bir zorunluluktur. Meryem Yenge, üç bin dekar toprağı olan Hacı Ömer Gölbaşı’nın kızıdır. Hacı Ömer, ağadır, zengindir ve arazisi geniştir. Herkes onun kızını evladına almak, evlendirmek ister elbette. Meryem Yenge de, gelen taliplilere olumlu cevap vermez.

Hamid, taliplisi olarak gelince, onu ister ve ‘evet’ der. Başka çok talipleri olmasına rağmen Hamit’i bilmektedir ve onunla evlenmeyi arzular. Hamit’in ölen eşinden sonra ikinci karısı olmayı kabul eder. Bütün bunlar yaşanırken Hamit otuz, Meryem yenge ise, on beş yaşındadır.

Hacı Ali Dedem, abisi Pehlivan Hamit için, Saray köyüne ağa kızını istemeye gider. Ve orada Meryem Yengeyi Hamit’e verirler. Düğün yapılır, yaylı arabayla Hacıfakılı köyüne ve oradan da yaylaya gelir.

Meryem Yenge cesur, konuşkan, akıllıdır. Asil bir aileden yetişmenin verdiği yüksek bir özgüvene de sahiptir. Bunu da yaşanan birçok olayda gösterir. Yunak’ta Hacı Ali Dedem’in evinde kaldığı bir gün, sobanın tütmesiyle amcalarım zehirlendiğinde onları uyandırıp dışarıya çıkaran, pencereleri açıp havalandıran dirayetli ve soğukkanlı bir kadındır, Meryem Yenge.

            Bir başka zaman da evlerde çıkan yangının içine girerek söndürür. O aynı zamanda traktöre binip onu kullanabilecek kadar mahirdir.

O dönemde beylerin eşleriyle birlikte sofraya oturup yemek yemeleri ayıplanan bir husustur. Hamit te, mantıklı bir gerekçesi olmayan ve İslâmî bir yönü bulunmayan bu geleneğe uyarak eşi Meryem Yenge’yle yemek yemez. Meryem Yenge, ‘böyle devam etmez’ diyerek kocasının sofrasına oturmaya başlar. Sofraya oturmasıyla Hacı Hamit Amca, sofradan kalkar. Birkaç defa böyle devam eder. Sonunda Meryem Yenge, Hamit Amca'yı bu duruma alıştırır ve mücadeleyi kazanır. Artık Pehlivan Hamit de, onunla başa çıkamayacağını anlayarak birlikte yemeklerini yemeye başlarlar.

Allah, Pehlivan Hamit’e birçok özel yetenek ve ikramlarda bulunmuştur. Ancak, onu verdikleriyle ve aldıklarıyla da, peygamberlerin muhatap olduğu imtihanlarla sınamıştır. İnşallah Hacı Hamit, bu dünya imtihanını da, rakiplerini yendiği gibi yenerek iki cihan mutluluğunu yakalamıştır.

Pehlivan Hamit için, güreşteki amansız, güçlü, kudretli rakiplerini yere yıkmak, yenmek kolaydır. Ama onun asıl büyük imtihanı, ailesi ve çocuklarını yaşatmaya çalışma için mücadele etmesidir. Her bir canını kara toprağa vermek ve bunlara dayanmak için Hakk’ın verdiği geniş yüreklilik ve sabır onda bulunmaktadır. Başına gelenlere ve yaşadıklarına karşı isyan, onun dilinden ve hareketlerinden asla sadır olmamıştır. ‘Hayy’dan gelen Hu’ya gider’ diyerek ‘Allah’tan geldik Allah’a döneceğiz’ sözüne uyarak tevekkül ve itaatin genişliğine sığınmıştır.

Nihayetinde üzüntü ve gözyaşına sebep olacak hallere dayanmak için Rahman’a sığınmaktan başka çare var mı?

Yüreğinin ateşini söndürmek, ıstırabını dindirmek, ancak Hakk’a inanmak, teslim olmak, tevekkül etmek ve kadere inanmakla gerçekleşmektedir.

  
905 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam213
Toplam Ziyaret146297
Etkinlikler
YENİ ÇIKAN ESERLER
                                               






                                             


                                               
                                                                                        
                                                      
                                                   
     





Yayımlanan Eserler


Sayıların Gizemi ve Tasavvufun Dinamikleri
Bayram Ali Çetinkaya
İnsan Yayınları


   İlkçağ Felsefesi Tarihi
Bayram Ali Çetinkaya 
İNSAN YAYINLARI









Yitik Bilgi ve Hikmet
Bayram Ali Çetinkaya





İslam Medeniyetinin Dinamikleri
Bayram Ali Çetinkaya
 İNSAN YAYINLARI



İrfan ve Hikmet Peygamberi 
Bayram Ali Çetinkaya
   İNSAN YAYINLARI
   



   Şems-Mevlana Dostluğu
     Bayram Ali Çetinkaya
     İNSAN YAYINLARI
      


Medine'den Medeniyete

Bayram Ali Çetinkaya
İNSAN YAYINLARI